28 Mart 2013 Perşembe

Evde Cilt Maskenizi Kendiniz Yapın

Cilt bakımınız için, kullanmanız gereken birçok faydalı cilt bakım ürünlerini kozmetik ürünler satan noktalardan satın alabilirsiniz. Cilt tipinize uygun cilt bakım maskeleri ile daha sağlıklı, daha parlak, daha canlı bir cilde kavuşabilirsiniz. Cilt tipinize uygun cilt maskelerini düzenli kullandığınızda sivilce, akne, güneş lekesi, cilt kırışıklıkları gibi sorunları yok edebilirsiniz. Lakin kozmetik sanayinin ürettiği cilt bakım ürünleri fiyatları size çok yüksek geliyorsa veya alabilme, bulabilme imkânınız yoksa evde kendinizde çok faydalı cilt bakım maskeleri yapabilirsiniz. Evdeki bazı malzemeleri kullanarak yapacağınız cilt bakım maskeleri, birçok cilt sorununu düzenli kullanım sonucunda yok etmeye yetecektir.

Salatalık maskesi:
Salatalık maskesi ile cildinizin daha canlı ve daha sağlıklı görünmesini sağlayabilirsiniz. Salatalık maskesi hazırlamak için, bir kâsenin içine kabuklarını soyduğunuz yarım salatalığı püre haline gelecek şekilde mutfak robotundan çekip koyun. Üzerine bir yemek kaşığı pirinç unu, bir çay kaşığı elma sirkesi koyun ve karıştırın. Bu cilt maskesini yüzünüze ve boynunuza sürüp, yarım saat bekleyin ve ılık su ile yıkayın. Haftada bir kez yapmanızın yeterli olacağı bu salatalık maskesinin kısa sürede faydasını göreceksiniz.

Bal maskesi:
cilt maskesi yapimi Evde Cilt Maskenizi Kendiniz YapınBal maskesi ile yüzünüzde kırışıklıkları yok edebilirsiniz. Bir kâsenin içine bir yemek kaşığı yulaf unu, bir tatlı kaşığı bal, bir tatlı kaşığı limon suyu koyun ve karıştırın. Elde ettiğiniz ballı karışımı yüzünüze ve boynunuza sürüp 20 dakika bekleyin ve ılık su ile yıkayın. Bu karışımın içine dilerseniz bir çay kaşığı zeytin yağ koyarak cildinizin nemlenmesine de katkıda bulunabilirsiniz. Ancak zeytinyağının kıl köklerini beslediğini düşünürsek, yüzünüze bu ballı maskeyi uyguladığınızda zeytinyağının yüzünüzdeki görünmeyen ince tüycüklerin köklerini kuvvetlendirme riski olacaktır. Bu sebeple zeytinyağını ya çok az ya da hiç koymayabilir, maske sonrası yağ oranı düşük bir nemlendirici krem sürebilirsiniz.

Yumurta maskesi:
Yumurta maskesi ile cilt lekelerinin, güneşin zararlı ışınlarına maruz kalmakla oluşan güneş lekelerinin, sivilce ve aknelerin yok olmasını sağlayabilirsiniz. Bir kâsenin içine 2 adet yumurtanın sadece akını kırın. Üzerine maske koyuluğunu alacak şekilde pirinç unu dökün ve karıştırın. Ardından bu yumurtalı maskeyi yüzünüze ve dilerseniz ellerinizin üzerine sürerek, kuruyana kadar tutun. Kuruyan yumurtalı maskeyi ılık su ile yıkayıp, yüzünüze ve ellerinize gül suyu sürerek bırakın.
Read more »

Basit Bir Selülit Tedavisi

Bayanların en büyük sorunlarından biri de selülitlerdir. Selülit için her gün yeni bir kozmetik ürün yada teknolojik gelişme ortaya çıkıyor. Fakat bu ürünlerle malesef yüzde yüz sonuç alınamıyor.Bayanlar sizler için sadece bitkisel yağlar kullanarak uygulayabileceğiniz hazırlaması ve uygulaması basit bir selülit tedavisi.
Gerekli Malzemeler:
-Zambak Yağı
-Keten Yağı
-Ardınç Yağı
-Portakal Yağı
-Buğday Yağı
-Nane Yağı
-Susam Yağı
-Yasemin Yağı
-Anason Aroması
-Rezene Yağı
-Lavanta Yağı
-Limon Yağı
-Biberiye Yağı
-Jojoba Yağı
 Basit Bir Selülit TedavisiUygulanışı:
Bütün bu yağlar karışıtırılır ve selülitli bölgeye masaj yapılarak uygulanır. Bu uygulamanın sağlıklı bir sonuç vermesi için 2 günde 1 yapılması gerekir.Selülitli bölgeye uygulama yapıldıktan sonra 1-2 saat bekletilir ve daha sonra yıkanır.
Read more »

Günlük Cilt Bakımı

Daha güzel bir yüze sahip olmayı,insanların size hayranlıkla bakmalarını,karşı cinsin cildinizi beğenmesini  istiyorsanız bu yazımızı mutlaka okuyun. Sabahları cildimizi saf suyla yıkamamız gerekir.Saf su yoksa eğer çeşme suyuyla yıkanabilir.Daha sonra nemlendirici kullanarak nemlendirmeliyiz. Göz altlarını masaj yapar gibi temizlemeliyiz.Peeling etkileri çok önemlidir.Cildinizde sorun yoksa ayda bir yada iki ayda bir hafif peeling yapılmalıdır.Cildiniz çok sorunluysa,siyah nokta varsa,akne varsa yada ölü tabaka çok yoğunsa,cildiniz üzerinde kuruluk varsa önce cildi nemlendirip onu üzerine peeling yapılmalıdır.İyi nemlendirme veya temizlemeyle birçok cilt probleminin üstesinden gelinebilir.Özellikle makyajın çok iyi temizlenmesi gerekir.
Toplumda şöyle bir yanlış var.
cilt bakimi Günlük Cilt Bakımı

Bazı insanlar daha çok gece cilt bakımı yapmaktadır.Özellikle yirmili yaşlarda gece kremi kullanılmamalıdır.Tabi otuzlu yaşlarda yine gece kreminin kullanılmaması gereken yaşlar.Gece kremi kırklı yaşlardan sonra kullanılmaya başlanmalıdır.Basit bir nemlendiriciyle cilt nemlendirilebilir.Yatarken temiz bir cildin üstüne basit bir nemlendirici kullanılması yeterlidir.Gece kremi kullanmaya kesinlikle 40 yaşından önce başlanmamalıdır.Gece cildi temizledikten sonra uygun bir nemlendirici uygulanabilir. Fakat göz altı ve şakak bölgesine biraz lenf drenajı yapılabilir.Böylece yüzün dolaşımı çok daha iyi olur,göz altı morlukları daha az olur.Bu uygulama gelecek için çok iyi olacaktır.Bu uygulamalar pahalı kremlerin bile önüne geçebilir, ve çok kolay yapılabilen işlemlerdir.Tabiki doğru zamanda ve yaşta bunları uygulamak gerekir.Lenf drenajı denen şey göz içinden başlayan yani göz altına günde yirmi otuz tur masaj yapmak ve daha sonra şakaklarda da yirmi otuz tur masaj yaparak sonlandırmaktır.Bu uygulamanın mutlaka her gece yapılması gerekir.Gün içinde de yapılabilir fakat zamanınız yoksa gece mutlaka yapın.Bu uygulamayı gece yatmadan önce yapmak gerçekten çok yararlı olacaktır.


Read more »

Cilt Nasıl Temizlenir?

Cildin temizlenmesi:
Yumurta ve yağ (veya margarin), bu temizleme İşi İçin biçilmiş kaftandır, ayrıca her ikisinin de bütün cilt çeşitlerine uyabilmek gibi bir avantajları vardır.
Yağ İşlemi:
Bir parça tereyağını, veya margarini derinize, yukarıya doğru, hafif hareketlerle sürün. Bir kaç saniye sonra, yumu­şak bir bez veya tuvalet kağıdıyla, yine aşağıdan yukarıya ol­mak üzere yağı silin. Alnınıza, burnunuza ve çenenize iyice bastırın, yalnız gözlerinizin çevresinde daha yumuşak ve buru­na doğru açılan hareketler yapmanız gerekmektedir. Bu metod, su ve sabunun etki edemdiği siyah noktaları (ciltkurdu) ayık­laması bakımından çok faydalıdır. Makyaj yapmak âdetinde olsun olmasın, her kadın bu işlemi tatbik edebilir.
Yumurta:
İçinde lecithin bulunan yumurta sarısı, çok faydalı bir sıvı olup, cildi hem temizler, hem de besler. Bir kadın, derisini her gün yumurta sarısıyla temizlerse, yaşlansa bile cildi tarütaze kalır. 2 Çay kaşığı yağa (tercihen badem yağı) eklenen bir yumurta sarısıyla elde edeceğiniz karışım size en azından 3-4 gün gider. Yalnız serin yerde korunmalıdır. Cildiniz yağlıysa, bu karışıma bir kaç damla limon, veya salatalık suyu ekleyin. Bu kremi yüzünüze, burnunuza sürdükten sonra bir kaç daki­ka bekleyin, sonra içine bir parça bikarbonat dö sud atılmış, ılık suyla yüzünüzü temizleyin

cilt bakimi Cilt Nasıl Temizlenir?Temizleyici Krem ve Yağlar:
Şu reçetelerle krem ve yağlarınızı kendiniz yapabilirsiniz:
Badem Kremi:
6 Çorba kaşığı badem yağı; 1 çorba kaşığı hindistan cevizi yağı; yarım çay kaşığı beyaz balmumu; 1 çay kaşığı gülsuyu; 1 çay kaşığı rendelenmiş sabun. Biraz sonra okuyacağınız Lanolinli Krem gibi hazırlanır.
Badem Sütü:
Deriyi temizleyici bir maddedir. Aynı zamanda bir tonik olarak da kullanılabilir. (Bak: Perhiz, Meyva ve Sebze İçkileri altındaki reçete)
Badem Yağı:
Badem Yağı yalnızca cildi temizlemede değil, aynı zaman­da çeşitli cilt işlemlerinde kullanılır. Cildi yumuşatan bir mad­dedir. İyi bir badem yağı şu şekilde elde edilir: Bir avuç dolosu bademin kabuklarını soyun ve hepsini bir sıkıcıya ko­yun Havanınız varsa, onun içinde de dövebilirsiniz. Sonra ya­rım litre zeytinyağını, damla damla akıtmak suretiyle üzerine dökün. Bu yağın, tercihen güneş altında bir ay kadar durması gereklidir, bu süreden sonra süzülerek kullanılabilir.
Hindistan cevizi Temizleme Kremi:
150 Gr Hindistan cevizi yağı, 50 Gr. badem yağı; 100 Gr, Arı su Hindistan cevizi yağı. ikili kapta (tutkal eritmeğe mah­sus kaba benzer) ısıtılır. Kreme benzer bir hal aldığı sırada badem yağıyla arı su eklenir, yalnız bu iki sıvıyı damla damla katmalıdır, karışım kabın yüzeyine dümdüz bir şekilde yayılıncaya kadar kab sallanır, sonra içine bir kaç damla da lavanta yahut buna benzer güzel bir koku atılır. Krem kavanozlara dol­durulur. Soğuyunca hemen sertleşir.
Temizleyici Salatalık Losyonu:
İyice olmuş bir kaç salatalık alın, herbirini ortadan bö­lün, bir kaşıkla tohumlarını ve suyunu alın. Kalan salatalık­ları sıkıcı makineden geçirin ve tohumları suyu ekleyin. Hep­sini büyük bir şişeye veya kavanoza koyun üçte iki oranında ezik salatalığa üçte bir oranında olmak üzere saf alkol dökün. Sonra, şişeyi, yahut kavanozu bu karışımla en fazla dörtte bir oranında doldurarak güneşin altına koyun ve tohumlardan çı­kacak usarenin şişeyi tamamen doldurması için 3 hafta orada bırakın. Üç hafta sonra bu karışımı küçük şişelere doldurun. Bunları serin yerde saklayın. Cildin temizlenmesi işinde bu losyon çok faydalıdır. Sabahları bir pamuk parçasını bu los­yona batırıp yüzünüzü silin.

Dört Yağ:
Eşit miktarlarda zeytinyağını, hintyağını, sıvı parafini ve tadem yağını karıştırın, içine sevdiğiniz bir esanstan bir dam­la damlatın.
Lanolin Kremi:
Dört çorba kaşığı saf lanolin; 4 çorba kaşığı zeytinyağı; 4 çay kaşığı gliserin; 4 çay kaşığı gülsuyu; 2 çay kaşığı rende­lenmiş tuvalet sabunu. Sabun ve lanolini ikili tencerede çitin, yağ ve gülsuyunu damla damla dökerken sürekli olarak eriyiği karıştırın. İyice karışınca ateşten indirin ve soğuyuncaya ka­dar sallayın,
Süt :
Süt, cilt temizliği için son derece faydalı bir sıvıdır ve özel­likle sabahları kullanılmalıdır. Bir pamuk, yahut bez parçası­nı sütün içine sokun (ekşi süt ve ayran da kullanılabilir) ve cildinizin tipine göre bir kaç damla limon, portakal, salatalık, yahut başka bir meyva veya sebze suyu ekleyin.
Zeytinyağlı Temizleyici Krem:
4 Çorba kaşığı zeytinyağı; 2 çorba kaşığı tereyağ (veya margarin); 2 çorba kasığı hindistan cevizi yağı; 3 damla la­vanta yağı.
Kompresler:
Kompresler, maskelerle aynı sınıfa girerler. Bunları kullan­maktaki amaç, cildi canlandırmak, yumuşatmak, veya dinlen­dirmektir. Bir kompres, aşağıdaki toniklerden birine batırıl­mış bez tabakalarından ibarettir.
Papatya Kompresi:
Bir avuç sarı papatyayı 2 bardak suda 10 dakika kaynatın. Süzün ve kompresi bunun içine batına.

Hatmi Çiçeği Kompresi:
Cildiniz rüzgâr ve güneşten çabuk etkileniyorsa, bu Kompresi tatbik debilirsiniz. Bir avuç hatmi çiçeğini yarım lit­re suya atın. Bir bardak dolusu olana kadar kaynatın.
Ihlamur Kompresi:
Papatya kompresinde olduğu gibi hazırlanır.
Süt Kompresi:
Pişmemiş süte ve biraz limon suyuna batıracağınız bu kompres, özellikle yağlı ciltlere iyidir.
Yağ Kompresi:
3 Çorba kaşığı badem yağı; 1 çorba kaşığı lanolin ve 1 çay kaşığı asilbent (benzoin) ruhu ikili tencerede ısıtılır. Bir bez veya pamukla cilde sıcak sıcak kompres yapılır.
Read more »

Karınca Yumurtası

Özellikle kadınlar istenmeyen tüylerden kurtulmak için çeşitli yöntemleri denerler. Hemen her yöntemde az da olsa mutlaka acı duyulur. Karınca yumurtası yağı ise son zamanlarda yoğun olarak bahsedilen bir yöntem. Çok eski zamanlardan beri uygulanmış olsa da bir çok kişi güvenirliği konusunda endişe duyabilir. Orjinal karınca yumurtası yağı Tala ile tüylerde % 80 oranında azalma sağladığı söylenmektedir.
Tavsiye edildiği şekilde düzenli kullanım ile 4 seansta karınca yumurtası özü olarak bilinen bu ürün sayesinde acısız ve çok kolay kurtulabilirsiniz. Diğer ağrılı sızılı epilasyon yöntemlerine nazaran çok etkili olduğu görüşü yaygındır.
Üstelik hiç bir katkı maddesi içermediğinden tamamen doğal oluşu ile yan etkisi yoktur.
talayagi Karınca YumurtasıOsmanlı dönemlerinde de saraydaki cariyeler ağdadan sonra Karınca yumurtası yağı kullanırlarmış. Üstelik şimdiki imkanlara sahip olmadıkları halde kadınlar doğal yöntemlerle güzelliklerini çok daha etkili koruyabilmişler.
Read more »

Ciltlere Portakal Maskesi 2012

Portakal meyvesi hem C Vitamini hem de etkili meyve asiti içeriği ile özellikle yağlı ciltler ile yağlıya yakın normal ciltler ve problemli ciltlere önerilmektedir.
Vereceğimiz maske tarifini kolaylıkla kendiniz uygulayabilirsiniz.
Malzemeler:
Nemlendirici krem ve portakal
Hazırlanması ve Uygulanması:



Öncelikle bir portakalın suyunu sıkın.

İki kahve kaşığı nemlendirici kremin içine portakal suyunu damla damla katıp karıştırın.

İyice karıştırdıktan sonra elde edilen karışımı yüzünüze sürün on dakika bekletin ve sonra temizleyin.

Bu maskeyi haftada iki defa uygulayabilirsiniz.
Read more »

Kırışık Ciltlere Havuç Maskesi

Ciltte oluşan kırışıklıklar için havuç ve salatalık suyu ile hazırlayabileceğiniz maskeyi rahatlıkla uygulayabilirsiniz.
Malzemeler :
Havuç suyu
Salatalık suyu

Hazırlanması ve Uygulanması:

Salatalık ve havucu sıkarak birer fincan elde ettiğiniz sularını karıştırın ve pamuk kullanarak temiz cildinize sürün. Yirmi dakika bekleme süresi sonunda ılık su ile temizleyin.
Read more »

Ciltte Kahverengi Lekelerin Tedavisi

LENTİGO NEDİR NEDENLERİ BELİRTİLERİ VE TEDAVİSİ



Lentigo, halk arasında yaşlılık lekeleri olarakta bilinen ciltteki kahverengi lekelerdir.

Özellikle 40 yaş sonrası bayanlarda daha çok görülen kahverengi lekeler 20 yaşındaki gençlerde de ortaya çıkabiliyor.



En çok kadınlarda görülen lentigo az da olsa erkeklerde de çıkabiliyor. Bazı görüşlere göre karaciğerden geldiği söylenen kahvrengi lekeler aslında iç organlardan kaynaklanmıyor.

Halk arasında söylenen bu yanlış bilginin aksine lentigonun başlıca nedeni güneştir. Güneşin zararlarının gün geçtikçe artması lentigo hastalarının sayısını da çoğaltmıştır. Günümüzde her üç kadından birinde kahverengi lekeler görülmeye başlamıştır.



Lentigo Nedenleri:



* Lentigo hastalığının ilk nedeni güneşe maruz kalmaktır. Yanlış güneşlenme ciltteki kahverengi lekelere neden olur.



* Bayanlarda hamileliğe bağlı hormon değişiklikleri lentigo nedeni olabilir.



* Kullanılan bazı ilaçlar ciltte kahverengi lekelere neden olabiliyor.



* Bazı bitki ve meyve yağlarıda direk güneşe maruz kalındığında da ciltte lekeler oluşabilir.



* Ciltteki kahverengi lekeler açık tenli kişilerde daha çok görüldüğünden güneşe çıkarken mutlaka koruyucu kullanmaları gerekir.



* Lentigo, genetik yapıya bağlı olarak kalıtımsal da olabiliyor.



Lentigo Tedavisi:



Ciltte oluşan kahverengi lekeler olan lentigo oluşmaması için güneşe çıkarken mutlaka koruyucu kremler kullanılmalıdır. Hatta saat 11.00 ile 15.00 saatleri arasında mümkün oldukça güneşe çıkmamak gerekir. Eğer lekeler oluşmuşsa öncelikle kremler ile tedavi denenir.

Eğer krem tedavisi ile geçmiyorsa lokal kimyasal tedavi, peeling, lazer, krioterapi veya mikro-dermabrazyon gibi tedaviler uygulanır. Bu tedaviler mutlaka Dermatolog Cilt Uzmanı bir doktor tarafından aralıklarla yapılmalıdır. Aksi taktirde yan etkileri olabilir. Eğer uygun tedavi şekli uygulanmazsa

ciltte tahris, alerjik reaksiyonlar, hipo-pigmentasyon (beyaz lekeler) veya hiper-pigmentasyon (koyu lekeler) ortaya çıkabilir.
Read more »

22 Mart 2013 Cuma

Yaşa Göre Cilt Bakımı Nasıl Yapılır?

Her yaşta her cilt tipi için uygun bakım önerilerimizi dikkate alarak kendinizi şımartın.

Temizlik ve nemlendirme bakımlı bir cilde sahip olmanın en önemli adımları. Cilt bakımı yaparken cilt tipine ve yaşa göre uygun bakım uygulamak önem taşıyor. Her yaş dönemine ve cilt tipine uygun bakım önerileri20’li yaşlarda cilt bakımı
♦ Cildinizi sabah ve akşam temizlemelisiniz. Özellikle sabunsuz temizleyicileri tercih edin.
♦ Cildinizi iyice durulayıp kuruladıktan sonra alkolsüz bir tonik uygulayın. Tonik gözeneklerinizi sıkılaştırır cildinizin PH dengesini düzenler ve temizleyici ürünün artıklarını alır.
♦ Temizleme işleminden sonra cildinize gereksinimi olan nemi vermek için cilt tipinize ideal nemlendirici bir ürün uygulayın.
♦ 25 yaşından sonra göz çevrenizde belirmeye başlayan ince çizgilerin silikleşmesi ve derinleşmemesi için bir göz çevresi kremi kullanmalısınız. Çok yorgun olduğunuz zamanlarda canlandırıcı bir serumla mini bir kür de uygulayabilirsiniz.

30’lu yaşlarda cilt bakımı
♦ 2o`li yaşlarda başladığınız temel bakımın yanısıra yavaş yavaş başlayan göz çevresi kırışıklıklarına önlem alın. Bu bölgedeki derinin ince olmasından dolayı göz çevresi için özel olarak hazırlanmış yağsız ürünleri kullanın.
♦ Uyandığınız zaman gözlerinizde şişme oluyorsa çayla kompres yapmak ya da salatalık dilimleriyle gözleri dinlendirmek iyi gelecektir.

40’lı yaşlarda cilt bakımı
♦ Yüzünüze temizleyici sütü dairesel hareketlerle uygulayın. Hafif ve nemli bir pamukla içten dışa doğru ve alın yanaklar çene sırasını takip ederek temizleyin. Tonik ya da suyla cildinizi durulayın.
♦ Nemini kaybetmiş ciltte çizgilerin artması hızlanacağından nemlendirici kullanmayı ihmal etmeyin. Kullandığınız ürünün hiyalüronik asit ve gliserol içerikli olmasına dikkat edin. Çünkü bu aktifler deri katmanlarında suyun tutulmasına yardım eder.
♦ Yüzünüze uyguladığınız bakımı mutlaka boynunuza da uygulayın. Ancak yüzünüze yukarı doğru boynunuza ise aşağı doğru hareketlerle kreminizi sürün.

Her yaşta uygulanabilir bakım önerileri
1. Boynunuzda gıdı oluşmasını engellemek için boynunuzu yukarı doğru gergin tutmayı bir alışkanlık haline getirin.
2. Ciltteki kuruluğu gidermek için yıkandıktan sonra yağlı bir kremle tüm vücudunuzu nemlendirin.
3. Haftada birkaç kez arındırıcı bakım ürünüyle cildinizi ölü hücrelerden temizleyin.
4. Sarkmalar için en etkili yol egzersiz yapmaktır. Uzun egzersizlere zaman ayıramıyorsanız hiç olmazsa yürüyüş yapmayı deneyin.
5. Göğüs ve bacak arası sarkmalarını önlemek için çok sıcak suyla yıkanmamaya özen gösterin. Banyo sonrası göğüslerinize ve bacaklarınıza soğuk su ile şok yapın.
6. Sigara alkol çay ve kahve cildin başlıca düşmanlarıdır. Bunlardan uzak durmaya çalışın.
7. Stres etkisini cildinizi bozarak gösterir. Stressiz bir yaşam için çaba harcayın.
Read more »

Sivilcelerden Kutrulmanın Yolları

Yağlı ciltlerde gözeneklerin daha açık olduğuna söyleyen uzmanlar, herhangi bir sağlık problemi yaşayıp tedavi amaçlı kullanılan ağır ilaçların da cildi yağlandıracağını söyledi.  Cildin yağlandığı zaman gözeneklerin açıldığını söyleyen uzmanlar, yapılan araştırmalar sonunda ultraviyole ışınlarının da gözenekleri genişlettiğinin belirlendiğini vurguladılar. İşte uzmanlara göre sivilceyle başa çıkmanın yolları:

GÖZENEKLERİ DARALTMAK İÇİN

Gözeneklerin açılması için ilk etapta gözenekleri kapatmaya çalışmak yerine, yağ ifrazatını durdurmak ya da dengelemek lazım. Yağlı ciltler daima su miktarı az olan ciltlerdir. Su miktarı az olduğu zaman ölü hücrelerin doku yüzeyine çıkıp asitli tabaka ile koruma faktörü oluşturması zorlaşır. Bu nedenle cildin yüzeyi dış etkenlerden zarar görür. O halde ciltteki su miktarı arttırılmalıdır. Yağ ifrazatının yavaşlatılması, ciltteki su miktarının artırılmasıyla mümkündür. Bunun için de su bazlı ürünler kullanılması ve doğru ürünün kullanılması şarttır. Cildinize uygun ürünü kullanmak için de bir uzmana danışmanızda fayda var.

35 yaş altı ciltlerde, gözenekler kendiliğinden kapanır. Dengeli bir cildin gözenekleri kendiliğinden kapanır. 35 yaşın altındaki genç ciltlerde gözeneklerin kapanması kolaydır. Eğer cildin su ve yağ dengesi düzelirse gözenekler ya kendiliğinden, ya bakımla ya da maskeyle kapatılabilir. Ama yaşınız 35′in üzerindeyse deri kalınlaşmış, çizgiler kırık çizgi haline gelmişse, bu gözenekleri kapatmak biraz daha zordur. Gözenekleri kapatmak için mücadele vermek yerine, daha fazla büyümemelerini önlemek daha iyi bir çözümdür.

SİYAH NOKTALARDAN KURTULMANIN YOLLARI

Siyah noktalar oluştuktan hemen sonra bir uzmana başvurup temizletilerek, uygun ürünle tekrar oluşmamasını sağlamak gerekir. Oluşmaması için de cildi, sabah akşam temizlemek gerekir. Ancak bunu sabunla yapmamak uygundur.

CİLDİ NASIL TEMİZLEMELİ?

Cildi, türüne göre temizleme sütü ve tonikle temizlemek en doğrusudur. Ardından sürülecek bir nemlendirici kremle bakım tamamlanabilir. Makyaj yapılmasa bile, gündüz çok kirlenen cildi akşam mutlaka temizlemek gerekir.

SİYAH NOKTALARINIZI SİZ TEMİZLEMEYİN

Yapılan yanlışlardan biri de siyah noktaları bilinçsizce sıkmak. Böylece kılcal damarlarda ve doku altı hücrelerinde tahribat meydana gelebiliyor. En iyisi bir cilt uzmanına gidip siyah noktaları temizletmek.
Read more »

Kışlık Cilt Bakımı Nasıl Yapılır

Özellikle uzun ve soğuk kış ayları cilde özel bir bakım uygulanmasını gerektirir. Günlük yorucu ve tekdüze hayata dönüş, düzensiz ve zamansız beslenme, şehrin kargaşası, kış aylarında alınan gıdalardaki yağ oranın daha fazla olması, rüzgar, soğuk hava, cildimizin yıpranarak zarar görmesini ve kötü bir görünüm almasına sebep olur. Bütün bu olumsuz etkileri yok etmek ya da en aza indirmek için cildimize kış aylarında daha fazla özen göstermek ve bakım uygulamak zorundayız.üzellik enstitülerinde yapılan bakımın bir çok değişik safhası vardır. Soğuk kış günlerinde yapılacak bakımın ilk aşaması, cildi öncelikle temizlemeye yönelik olmalıdır.

1) Akşamları makyajı silmek için cilde temizleyiciyle masaj yapılmalıdır. Makyaj önce pamuk ile hafifçe silinip, temizleyici sütle yüz temizlenmelidir.

2) Bu işlemden sonra siyah noktaların sıkılmasına başlanır. Enfeksiyon ve kızarıklıkları önlemek için bu işlemi yaparken parmakların temiz olmasına ve akneleri sıkarken çok fazla zorlamamaya özen gösterilmelidir.

3) Yumuşak bir fırça ve sabun köpüğü ile yüz ve boyun dairesel hareketlerle temizlenir, sonra da bol suyla yıkanır. Bu işlem yüze pürüzsüz ve parlak bir görünüm kazandırır.

4) Ölü hücreleri ve pürüzleri yok etmek için yüz ve boyuna sürülen kremler 5 dakika bekletilir. Bir süre sonra ince bir kağıt mendil yardımıyla cilde tonik sürülür.

5) Bundan sonra yüze parmak uçlarıyla masaj uygulanır. Zayıflamış dokulara renk ve elastikiyet kazandırmak için kuvvetli nemlendiriciler kullanabilir.

6) Fazla krem bir pamuk ile alındıktan sonra, cilde uygun bir maske yüze sürülür. Maske yaklaşık 10 dakika kadar bekletilir.

7) Tekrar bir kat tonikle silindikten sonra yüz artık temizdir ve tüm hava muhalefetine rağmen rahatça nefes alabilmektedir
Read more »

Cilt Tipine Göre Bakım

Kuru ciltler
Cildiniz çok kuruysa tonik uygulamanıza gerek olmayabilir. Cildi kuruttukları için alkol bazlı tonikleri kullanmayın. Cildinize buhar uygulamasını birkaç dakika sürecek şekilde kısa tutun.

Yağlı ciltler
Cildinizi haftada bir tanecikli bir ovalama ürünüyle veya her gün alfa hidroksi asidi içeren kimyasal bir ürünle ölü hücrelerinden arındırın. Cildinizde irileşmiş gözenekler varsa cildinizi lavantayla kompres tekniği ile her gün derinlemesine temizleyin. (Geniş bir kaseyi ılık suyla doldurun ve içine beş damla kadar lavanta yağı ekleyin. Lavanta yağının kokusunu içinize çekerken temiz bezi ılık suya daldırıp iyice ıslatın ve cildinizin her yerine bastırın. Lavantanın iyileştirici ve ferahlatıcı özellikleri vardır; cildinizi temizlerken aynı zamanda sinirlerinizi de yatıştırır.)

Karma ciltler
Cildinizin nerelerde neme ihtiyaç duyduğunu (genellikle yanaklar alın ve boyun bölgesi) ve nerelerde daha yağlı olduğunu (genellikle burun çene ve bazen de alın) belirleyin. Yüzünüzün değişik bölgeleri için değişik maskeler kullanmayı deneyin. Yağlı T bölgesi için (yani alın burun ve çene) kil bazlı bir maske tercih ederken yüzünüzün daha kuru bölgeleri için daha nemlendirici bir maske seçin. Hava stres kirlilik ve hormonlarınızın cildinizin nem dengesini değiştirebileceğini unutmayın.
Read more »

Sağlıklı Cilt Bakım Önerileri

Yüz ve boyun dış etkenlerden çok fazla etkilenir. Yüzümüzün cilt yapısı elimizin cilt yapısına benzer. Fakat yüzümüzün cildinin elimizin cildine göre başka sorunları da vardır. Siyah noktalar, sivilceler, yağlanmalar veya kurumalar, kırışıklık gibi. Bunlar cildin gerçek ve en büyük düşmanıdır.Herkes normal bir cilde sahip olmak ister. Fakat cilt ister normal, ister yağlı, ister kuru olsun asıl önemli olan cilt bakımını bilmek ve cildimizi korumaktır. Cilt bakımı için aşağıdaki doğal ve bitkisel karışımları uygulayabilirsiniz. Bitkilerle cilt bakımı hem sağlıklı hem de doğal olduğu için bayanların kozmetik ürünlere alternatif olarak her zaman tercih ettiği bir bakım yöntemi olmuştur.

Sabah Bakımı

İlk olarak sabah kalktığınızda su ve sabunla cildinizi iyice yıkayın ve yumuşak bir havlu ile kurulayın. Bir süre sonra yani cilt kuruduktan sonra tonikle temizleyin. Yüzünüzü temizlediğiniz pamuğa baktığınızda çok şaşıracaksınız. Az önce cildinizi sabunla temizlememiş gibi pamuk kirlenir. Çünkü sabun toniğin ulaşabildiği kadar cildin derinine ulaşıp oradaki kirleri temizleyemez. Cildinizi temizledikten sonra mutlaka cildinize uygun bir nemlendirici krem sürün fakat cildiniz kuru dahi olsa kreminiz çok yağlı olmasın. Sabah yaptığınız bu basit cilt bakımı cildinizi ve boynunuzu gün boyu dış etkenlerden korur ve cildinize güzellik kazandırır.

Akşam Bakımı

Akşam bakımı da sabah bakımına benzer. Özellikle makyajlıysanız yüzünüzü ve boynunuzu önce sabunla yıkayın, daha sonra tonik veya losyon, bunlar yoksa süt ile iyice silerek temizleyin. Yüzünüzde fondöten veya pudra artığı bırakmayın. Daha sonra cildinize sabah kullandığınızdan biraz daha yağlı bir nemlendirici krem sürün. Kreminizi cildinizin yapısına göre seçmeye özen gösterin. Evet hepsi bu. Basit, ekonomik ve gerçekten faydalı.

Kadife gibi bir cilt için

Cildinize uyguladığınız sabah ve akşam bakımının yanında haftada bir kez uygulayabileceğiniz bazı doğal maskeler yardımıyla da cilt bakımı yapabilirsiniz.
1 adet yumurtanın beyazını iyice çırparak kabartın. İçine bir komposto kaşığı bal ile birkaç damla bademyağı ilave edin. Bu karışımı krema haline gelinceye kadar çırpın (eğer cildiniz kuru ise badem yağını birkaç damla daha fazla katabilirsiniz). Hazırladığınız kremi sabahları yüzünüze sürüp 1-2 saat bekleyin ve daha sonra yüzünüzü ılık suyla silin (haftada bir kez uygulayabilirsiniz).
Read more »

Kış Ve Cildimiz

Kış aylarında kar yağışı, şiddetli rüzgar ve kuru hava gibi cildimizi tehdit eden faktörlere karşı dikkatli olmak gerekiyor. Cilt sağlığımızı korumanın yolu ise soğuktan korunmanın yanı sıra düzenli bakım ve doğru beslenmeden geçiyor.

Ciltteki nem oranı özellikle mevsimsel geçişlerde daha fazla önem taşıyor. Çünkü yazın cilt UV ışınlardan etkilenir ve kış geldiğinde; kararmış, bronzlaşmış, kurumuş ve kırışmış olur. Soğuk havalarda ise cildin içerdiği su miktarı aniden düşer.

Kışın karlı ve soğuk havalarda, ısınmak amacıyla vücudun sıcak su ile yıkanması uygulaması son derece yanlıştır. Çok sıcak suyla yıkamak yüzü kurutup matlaştırıcı etki yapabilir. Sıcak su ile saç yıkanması ise saç kırılganlığını artırır; saçı kurutur, matlaştırır.

Islak saçla dışarı çıkarken unutulmaması gereken şey ıslak deriyle dışarı çıkmanın zararlı olduğudur. Islak deri kuru ve soğuk hava ile temasta bulunursa deride hücreler arası suyun kaybına neden olur ve kurumalar gelişir. Soğuk hava, damarların büzülmesine neden olarak derinin sağlıklı beslenmesini engeller. Bu da soluk, mat ve kuru bir cilt oluşturur. Rüzgar ise hem soğuk havanın etkisini artırır hem de fiziksel travma ile egzema gelişimine neden olabilir. Soğuk havada dışarı çıkarken atkı ve bere ile kamuflaj yapın.

Vitamin ve mineraller cildimizi rahatlatır, deride daha parlak pürüzsüz bir görünüm sağlar. Bunu da deri altı dokusuna gerekli olan nemlenmeyi sağlayarak yapar. A, C, E vitaminleri ile taze havuç, kayısı ve domateste bolca bulunan Beta Karoten’i mümkün olduğunca çok tüketmek önemlidir. Bu vitaminlerin antioksidan değerleri çok yüksektir ve olumsuz hava koşullarının cilde verdiği zararlarla savaşıp cilt hasarlarını onarır. Ayrıca her zaman yediğimizden daha fazla taze meyve ve sebze yemeye gayret etmek gerekir.

Her zaman yüz cildimiz ilk planda düşünüldüğü için aslında gerçekten su kaybı yüksek olan vücut derimiz ihmal edilir. Soğuk havaların gelmesiyle vücudu kapatan kıyafetler tercih edildiğinden problemin varlığı da görülmez. Oysa özellikle her gün banyo sonrasında mutlaka vücut nemlendiricileri sürülmelidir. Deri henüz nemliyken sürülmesi daha başarılı sonuç verir. Nemlendirici krem ya da losyonlar gelişigüzel seçilmemeli, içeriklerine dikkat edilmeli, bu konuda dermatoloji uzmanlarından yardım alınmalıdır. Özellikle vazelin, dimetikon, gliserin, linoleik asit, seramid gibi maddeleri içerenler tercih etmek gerekir.

Sonbaharda da kış aylarında da güneş koruyucu ürünler kullanılmaya devam edilmelidir. Çünkü gün ışığının olduğu her mevsimde ve saatte cildimiz UV ışınlarına maruz kalır ve gittikçe yaşlanır. Yaşlanmış ya da kırışmış ciltler için antioksidan özellikleri olan gece kremleri, maske ürünleri ve de cildin kalınlığını azaltmaya yönelik tedavi yöntemleri tercih edilmelidir. Cilt kalınlığını azaltan en etkili tedavi yöntemi peeling tedavisidir ve bu tedavi mutlaka dermatologlar tarafından yapılan kimyasal peeling olmalıdır.

Kimyasal peeling sadece kırışıklıklara yönelik etkili bir yöntem değil, aynı zamanda güneş ışınlarıyla oluşmuş pigmantasyonları ve akneyi azaltıp, yüze canlı şeffaf bir görüntü sağlamak için ideal olan tedavi yöntemidir. Her mevsim öncesi, cildimizi etkileyen hava koşullarına göre gerekli tıbbi ve kozmetik tedavi yöntemlerini uygulamak ve uygulatmak, hem oluşabilecek hasarları önler, hem de sürekli olarak sağlıklı ve genç bir cilde sahip olmamızı sağlar. Özellikle ani hava değişikliklerinde cilt bakımına daha fazla özen göstermek gerekiyor.
Read more »

Cilt Bakımı Siyah Noktalar

Hemen hemen hepimizin evinde pudra limon vardır. Bu iki malzemeyi kullanarak siyah noktalardan kurtulmak kolaydır. Üstelik çok kısa bir sürede.

İki çay kaşığı bebek pudrasının içine iki çay kaşığına yakın bebek pudrası koyup ikisini iyice karıştırın ve bu karışımı temiz cildinize sürün hepsi bu kadar birkaç günde siyah noktaların kökünü kurutacaktır. Ayrıca bu karışım kırmızı sivilcelere de çok iyidir. Pudra cildinize vitamin ve mineral sağlarken limon ise siyah noktaları ve sivilceleri yok eder.

Yüzünüzdeki siyah noktalar için ilk önce eczaneden bir şırınga alın . Daha sonra temiz bir tasa kaynamış sıcak su koyun.

Başınızın üstüne bir çarşaf örterek bu suyun buharına bir süre yüzünüzü tutun. Yani yüzünüze basit bir buhar banyosu yapın. Buhar banyosundan sonra siyah noktalar çok kolay çıkar.

Buhar banyosundan sonra iğnesini çıkardığınız şırınganın ucuyla hafifçe siyah noktanın üzerine bastırın. Siyah noktalar şırınganın içine girecektir. Bunu yaparken siyah noktaların çıkış yönüne dikkat edin ve o yönden bastırın. Yüzünüzdeki siyah noktalar hep aynı yönde çıkar.

Bu işlemden sonra yüzünüzü mutlaka bir temizleme losyonuyla temizleyin.
Read more »

21 Mart 2013 Perşembe

Tüyleri Doğal Yollarla Azaltmak


tüyleri azaltmak için ne yapmalı



Biliyorsunuz tüyleri azaltmak için bir çok ürün çıktı piyasaya. Karınca yumurtası yağı karınca yumurtası kremi gibi. Aklımızda soru işaretleri oldu ve kullanmaktan çekindik. Aslında hepimizin isteği tüylerimizden kurtulmak ya da onları azaltmaktı. Peki ama nasıl?

Tamamen doğal ve etkili tüy azaltma yöntemimi sizinle paylaşıyorum. İhtiyacınız olan malzemeler hem ekonomik hem de kolayca bulunabilir türde. Gelelim tarife…

Malzemeler

* 2 adet limonun suyu
* 1 yemek kaşığı tuz

Hazırlanışı ve Uygulaması

* Bacak ve koltuk altınızdaki tüylerinizi ağda ya da epilasyon aletiyle kökünden alın.
* Limon suyu ve tuzu karıştırıp ağda yaptığınız bölgelere iyice sürün.
* 30 dakika bekledikten sonra ılık suyla durulayın.

Aklınıza takılabilecekler

* İyi sonuç almak istiyorsanız tüylerinizi mutlaka kökünden aldıktan sonra limon ve tuz karışımını sürün. Jilet ya da tüy dökücü kremle alıp sürmek bir işe yaramaz.
* Bu yöntem tüyleri tamamen yok etmiyor ki piyasada bunu sağlayan bir ürün olduğunu sanmıyorum. Tüylerinizin gerçekten çok seyrek ve geç çıkmasını sağlıyor. 2 haftada bir ağda yapıyorsanız bu süre 4 haftaya kadar çıkabiliyor.
* Ağda yaptıktan sonraki ilk 3 gün boyunca limon tuz karışımını sürmeniz gerekiyor.
* Limonun içindeki asit tüy köklerini zayıflatıyor.
* Evet sürdüğünüzde yakıyor ama daha az ağda yapacağınızı ve tüylerinizin zayıflacağını göz önünde bulundurursanız çektiğiniz acıya değiyor.
Read more »

Hızma Nasıl Takılır?

Son dönemin moda aksesuarlarından hızma görselliği ile çok beğenilse de; hızma takmak ve hızma kullanımı bilmeyenler ya da kullanmaya başlamak isteyenler için merak konusudur. Hızma nedir nasıl takılır nereye takılır ne tarafa takılır neden takılır çeşitleri ve modelleri nelerdir derseniz hızma takan birinin tecrübeleri ve tavsiyeleri sizin için faydalı olabilir…

Hızma Nasıl Takılır?

Başlangıç olarak şu söylenebilir: Hızma takınca çok acımıyor aynen kulak delinir gibi… Taktıktan sonra 10 dakika garip bir şey hissediyorsunuz bir fazlalık var burnunuzda o kadar. Hızmayı takıldıktan sonra bir hafta boyunca krem sürmek gerekir. Günde 2 defa dışardan sürdüğünüzde onu temiz tutmuş ve olası bakterilere karşı korumuş oluyorsunuz. Delerken kullandıkları ya da ilk taktığınız hızma şekli ve çeşidi ne olursa olsun altın platin ya da titanyum olsun. Gümüş ya da diğer metaller komplikasyonlara yol açabilir. Küçük bir aksesuar olduğu için hızma fiyatları; altın ve hatta pırlanta taşlı olsa bile çok pahalı değildir.


Takıldığı ilk bir hafta boyunca hızma ile fazla oynamamak ya da döndürmemek gerekir. Yüzünüzü kurularken ve üstünüzü değiştirirken dikkat edin yerinden çıkıp düşmesi muhtemeldir. Hızma taktığınızda hemen algıda seçicilik yaşamaya başlıyorsunuz ve etrafta ne kadar çok hızma takan kişi olduğuna şahit oluyorsunuz.
Bir haftadan sonra hızmanızı tamamen hissetmemeye başlıyorsunuz yani unutuyorsunuz. O zaman havlunuza takılabiliyor ikinci haftaya erişene kadar çekiştirip oynadıkça acı verebiliyor.


2 haftadan sonra artık boş zamanlarınızda elinizi kulağınıza götürüp küpe ile oynadığınız gibi hızma ile oynamaya başlıyorsunuz. İlk bir ayla birlikte eskisini çıkarıp beğendiğiniz daha rahat bir hızma takabilirsiniz. İlk takılan hızma genellikle büyükçe oluyor. İlk değiştirmede hızmayı taktırdığınız yere gitmeniz önerilir nasıl takıp çıkarmanız gerektiğini sorun ve öğrenin.


Hızma çeşitleri arasında en kullanışlı olanı “L” şeklinde yani ucu kıvrık olan hızma modelidir. Arkasında vida bulunan hızmalar size rahatsızlık verebilir. Bir diğer hızma çeşidi düz ve arkasında noktacık bulunanların ise düşme riski yüksektir. Bu arada bir süre hızma takmayı bırakırsanız burnunuzdaki delik kısa sürede kapanabilir haberiniz olsun…
Read more »

Diyet Yapmadan İncelmek Mümkün

Dünyada uygulanmaya başladığı anda bölgesel incelme sağlamasıyla ünlenen Lipodissolution tedavisi her türlü kilo verme ve bölgesel incelme çabalarına rağmen bölgesel yağlarında azalma olmayanlara çözüm sunuyor. Yöntem diyete de gerek bırakmıyor.Hemen her kadının başlıca iki sorunu olan selülit ve bölgesel fazlalıkların çaresi ‘Lipodissolution’la bulundu. Lipodissolution tedavisini Türkiye’de uygulayan Kardiyovasküler Anestezi Reanimasyon ve Beslenme Uzmanı Dr. İsmail Ağar tedavinin özellikle karın yan bölgeleri, göbek, diz içleri basen yanları ve gıdı bölgelerindeki yağların parçalanmasında etkili olduğunu belirtiyor.

Yağ hücrelerinin iç ve dış ortamı arasında konsantrasyon farkı oluşturarak yağ hücrelerinin parçalanmasını sağlayan Lipodissolution tedavisi kilo vermesine rağmen hala istediği bölgelerde incelme sağlayamayanlar için yeni ve oldukça etkili bir tedavi. C vitamini ve benzeri ilaçların sınırlı ve küçük enjeksiyonlarla sorunlu bölgelere uygulanmasına dayanan işlem sonunda parçalanan yağ hücreleri suya dönüşerek idrar ve ter gibi yollarla vücuttan atılıyor.

Fransa’da 133 kadında denendi

Tedavi ile ilgili olarak Fransa’da yapılan klinik çalışmada; yaşları 18 ile 45 yaş arasında değişen 133 kadın seçildi ve 6 hafta boyunca haftada 1 defa lipodissolution tedavisi uygulandı. Hanımlara herhangi bir diyet uygulanmadan yapılan tedavi sonucunda karın ve basen çevrelerinde ciddi ölçüde incelme saptanırken yapılan ekografik tetkiklerinde bölgesel yağlarında %30 oranında azalma tespit edildi.

Ozon ve Lipodissolution ikilisi müthiş kilo verdiriyor

Kilo probleminde LDS tedavisinin ozon sauna ile kombinasyonu çok etkili sonuç veriyor. Hücrelerin daha iyi oksijenlenmesini sağlayan, her seansta 400 kalori yaktıran ozon sauna uygulamasının bölgesel yağ parçalayıcı Lipodissolution ile kombinasyonu metabolizmayı hızlandırma ve düzenleme etkisine sahip. Dr.İsmail Ağar; bu tedaviyle 40 kiloya kadar veren hastalar olduğunun da altını çiziyor.
Read more »

Diyet Ürünleri Zayıflatmaya Neden Olur mu

Diyet ürünleri zayıflamayı sağlamaz, ancak bu ürünlerin zayıflamaya yardımcı oldukları bilinmektedir. Tabii hangi besin maddesinden söz ettiğiniz de önemli.
· Süt, yoğurt, peynir ve et gibi ürünler yağı azaltılarak diyet hale getirilirler.
· Şekerlemeler, çikolatalar, şekerli içecekler şeker yerine tatlandırıcılarla yapılmışlarsa kaloriler azaltılmıştır. Eğer şekerden daha geç emilen sorbitol, fruktoz gibi doğal tatlandırıcılar kullanılmış ise kalorisi normal ürünlerle aynıdır.
· Ekmek grubu ürünler diyet ürün haline getirilirken lif yönünden zenginleştirilmekte ve yağ eklenmemektedir.
Read more »

6 Dakikada Nasıl Kalori Yakılır?

araştırmalara göre, 6 dakikada enerjik egzersizler yaparak kalori yakabilirsiniz. Zayıflamak ve formda kalmak için bu kadar kısa süre ayırmanız yeterli.

İlk 1 dakika: Yer değiştirerek zıplayın. Çömelip doğrularak kanguru gibi zıplayın. Sağdan sola yer değiştirip, çömelip doğrulup zıplayarak hareket edin.

30 saniye: Olduğunuz yerde yavaş yavaş koşun.

1: 30 dakika: Zıplayıp koşturarak patenle kayıyor gibi sağdan sola hareket edin. Bu sırada bacaklarınızı ve kollarınızı hareketli bir şekilde sallayın.

30 saniye: Olduğunuz yerde yavaş yavaş koşun.

1 dakika: Kollarınız başınızın arkasında düz yere uzanın ve mekik çekin. Ayrıca el ve ayaklarınızı çapraz bir şekilde hareket ettirerek fotoğraftaki hareketi tekrarlayın. El ve ayaklarınızı 30 saniyede bir değiştirin.

30 saniye: Olduğunuz yerde yavaş yavaş koşun.

1 dakika: Çömelip atlayın. Zaman zaman elleriniz başınızın arkasında twist yapıyor gibi zıplayın. Gövdenizi sağa sola çevirin. Elleriniz başınızın üzerinde atlayın. Dizlerinizi yavaşça yere değdirerek oturup kalkabilirsiniz.

30 saniye: Olduğunuz yerde yavaş yavaş koşun.

6 dakika bu hareketleri yaparsanız, inanılmaz bir efor sarfetmiş ve kalori yakmış olacaksınız.
Read more »

Kİlo Verİrken Nelere Dİkkat Edİlmelİdİr

Genel olarak kilolu olsun ya da olmasın insanların büyük bir kısmı yanlış besleniyor. Bir kişi fazla kiloya sahipse bir takım hatalarla yaşıyor demektir. En büyük hata ise öğünlerdeki düzensizlik ve öğün atlama. Sadece bu sorunun çözülmesi özellikle 10 kilo ve üstü fazlalığa sahip olan kişilerde kesin çözümdür. Ancak bu kişilerin yaptığı öğünlerin düzenini dikkate almadan kalori hesabı yapmaktır. Kısa vadede bazı sonuçlar alınsa da, uzun vadede özellikle kilonun korunmasında hiçbir işe yaramaz.

- İkinci dikkat edilmesi gereken konu ise günlük diyeti oluşturanların, yani besinlerimizin diyetetik olması. Bu konuya kilo sorunu olsun ya da olmasın genel sağlığına dikkat eden herkesin dikkat etmesi gerekir. Büyüme çağındaki bir çocuk da, 80 yaşındaki bir yaşlı da sağlıklı beslenmelidir. Bu besinler;
· Az yağlı süt ve süt ürünleri, az yağlı peynir, az yağlı et, balık ve tavuk olmalıdır.
· Vitamin ve mineral gereksinimini karşılayan sebze ve meyveler yer almalıdır. Bu besinler posa içerdikleri için de önemlidirler.
· Başta kurubaklagiller olmak üzere, tüm tahıllar ve kepekli ekmek, karbonhidrat gereksiniminin karşılanması için önemlidir.

- Üçüncü olarak ve bir diyetin başarısını belirleyen en önemli faktör de su alımıdır. Çay, kahve ve diğer sıvılar dışında günde en az 8-10 bardak su içilmelidir. İnsanların önemli bir kısmı günde 1-3 bardak su içmektedir. Bu insanlar yıllardan beri bu kadar az miktarda su içtiklerinden, su içme alışkanlıkları olmamaktadır. Dünyanın en iyi diyetini de yapıyor olsanız eğer su içmezseniz o diyetin başarısını baltalamış olursunuz. Gün boyunca ne kadar su içildiği bilinmelidir. İlk hafta 3-5 bardak su içilmeli, 2. hafta 5-8 bardağa çıkarılmalı ve 1 ay sonra 8-10 bardağa ulaşılmalıdır. İlk zamanlar biraz zor olsa da 2-4 ay sonra susama hissi gelişecek ve istenerek su içilecektir.

- “Konstipasyon (kabızlık sorununuz var mı?” sorusuna “Hayır, yok” yanıtını aldığınızda bu sefer “Ne kadar sıklıkla büyük tuvaletinizi yaparsınız?” sorusunuı takiben “2-3 günde bir” yanıtını alırsınız. Kilolu insanların büyük bir kısmında bu şekilde bir diyalog geçmekte. Bu kişilerin ciddi bir konstipasyon sorunu olduğu halde, daha büyük bir sorun kişilerin bunu farketmemeleridir. Rahatsızlık du¤¤¤¤¤ farkında olanlar ise, belki de daha şanslılar. Konstipasyon;
· Sebze, salata, spor ve bol su içilerek düzeltilmelidir.
· Sağlıklı bir insan günde bir kere büyük tuvaletine çıkmalıdır. Düzenli bioritme sahip olan bir kişinin sabah uyanış saatleri nasıl belirgin ise büyük tuvaletine gidiş saatleri de belirgin olmalıdır. İnsanların %80’i sabah saatlerinde bu ihtiyaçlarını giderirler. Kilo verme süreci içerisinde düzenli bir tuvalet alışkanlığının oturtulması gerekmektedir. Eğer konstipasyon sorunu varsa, kişi ya kilo alıyor yada kilo veremiyordur. Mutlaka takip edilmelidir.

· Fiziksel aktivite arttırılmalıdır. Yürüyüş veya karın egzersizleri önerilir.

- Tartı bir evde olması gereken en önemli ev aletlerinin başında gelmelidir. Tv ya da çamaşır makinanızı alırken gösterdiğiniz seçiciliği tartı alırken de göstermelisiniz. Onun size her zaman rehberlik edeceğini unutmamalısınız.

Hedef: yağ dokusunun kaybı Rejim yaparken esas amaç yağ dokusunu kaybetmektir. 15 gün aç kalarak, ya da çok az beslenerek 7 kilo vermek mümkün. Ama bu 7 kilonun sadece 3’ü yağ dokusundan, geri kalan 2’si protein dokusundan gelir. İşte bu 2 kiloluk protein kaybı vücudun genel sağlığına çok zarar verir. Üstelik tekrar kilo alsanız bile, kaybedilen proteini yerine koyamazsınız, onun yerine yağ dokusunu kazanırsınız. Kaybedilen protein yüzünden de bir çok hastalığa zemin hazırlamış olursunuz. Hastalıklarınız uzun ve ağır seyreder, sinirli vr huzursuz bir ruh hali gelişir. Ülkemizde, özellikle kadınlarda anemi (kansızlık) oranı yüksek.

Hiçbir zaman kilo verirken bir başkasıyla ya da kendinizle yarışmayın. İlk ayda 3-6 kilo kaybedilebilir, ikinci ayın içinde 2-4 kilo, üçüncü aydan sonra ayda 1-3 kilo kaybedilir ve daha sonraki aylar bu şekilde devam eder. Eğer haftada 3 kere 1’er saatlik orta düzeyde egzersiz yapabilirseniz haftada 250g. daha fazla verebilirsiniz. İdeali 1. aydan sonra haftada 500 g. vermektir.

Nelerle karşılaşırsanız?
Haftada x kilosunu vermek başarının göstergesi değildir. Gerçek başarı 1 ay, 3 ay hatta 6 ay sonra hala kilo verebiliyor musunuz? Verdiğiniz kiloları kiloları koruyabiliyor musunuz? Başarının kriterleri bunlardır. Bunu sağlamak için dengeli ve düzenli beslenmeyi ideal bir yaşam tarzı olarak benimsemeniz gerekmektedir. Kendi ortamınızda beslenerek, belki de çevre şartlarınızı zorla¤¤¤¤¤, çevrenizde diet yaptığınızı bilen kişilerin ısrarlarına karşı ko¤¤¤¤¤, belki de diyette olduğunuzu gizleyerek bu sorununuzun üstesinden gelmelisiniz. Ayrıca kadınların kilosu regl öncesi dönemde 0.5-1.5 kilo artmaktadır. Bu artış yağ birikiminden çok, su toplanmasından kaynaklanmaktadır. Kilo artışı ne kadar fazla olursa ödem, yorgunluk hissi ve p¤¤¤olojik rahatsızlıklar(sıkıntı, huzursuzluk vs.) o kadar fazla hissedilir. Dengeli ve düzenli beslenme bu tip şikayetleri de azaltacaktır. Bu dönemde tuzdan uzak beslenmeli, bol su içilmelidir(her zamankinden 2-4 bardak fazla
Read more »

Kalorİ Yakmanin Kolay Yollari

Özel diyet gıdaları almadan ya da spor salonuna gitmeden kilo verebilir misiniz? Evet!

Hayatınızda önemli değişiklikler yaparak, paradan tasarruf ederken emniyetli ve kalıcı bir biçimde kilo vereceksiniz.
1. Eliniz abur cubura değil, suya uzansın. İştahınızı yatıştırmanın eldeki en ucuz, en emniyetli yolu bu…
2. Dolapları boş tutun. Hem paradan hem de sizi caydıracak şeylerden tasarruf edersiniz. Etrafınızdaki yiyecek çeşitlerini azaltmanız sizi gereksiz yere atıştırmaktan alıkoyacak.
3. İlham verici bir şeyler yapın. Kilo verdiğinizde giymekten büyük keyif alacağınız bir elbiseyi buzdolanızın kapağına yapıştırarak kendinizi teşvik edebilirsiniz. Göbeğinize ‘piercing’ yaptırmak da zayıflama azminizi artıracak bir fikir olabilir.
4. Baharatları dilediğiniz gibi kullanın. Araştırmalara göre, zencefil, kırmızıbiber, pul biber gibi baharatlar ve bunlarla yapılan soslar vücudunuzun yağ yakma kabiliyetini %25 oranında artırabilir.
5. Kilo vermek için uyuyun. Uykunuzu yeteri kadar almanız, daha fazla enerji elde etmek için yemek yemenizi engeller. Yapılan son bir araştırmaya göre, yeterince uyuyan bir kadının metabolizması %40 oranında artıyor.
6. Gece mutfak seferlerine bir son verin. Araştırmacılar karanlık odaların ve gecenin karanlığının bizi daha fazla yemeye sevk ettiğini belirtiyorlar. Yataya bir saat erken girmeyi deneyin. Evinizde daha neşeli, parlak ışıklara yer verin, hem daha mutlu olacak hem de daha az atıştıracaksınız.
7. Kahvaltıyı kesinlikle sektirmeyin. Gün için gereken enerji yakıtınızı almanızı ve öğle yemeğinde kendinizi daha az aç hissetmenizi sağlar.
8. Doğru bir biçimde atıştırın. Sert bir şeker 20 kalori civarındadır, tüketme süresi 20 dakikaya kadar çıkabilir. 400 kalori içeren bir dondurma külahı ise on dakikaya kalmadan midenizde olur.
9. İçinizden çılgınca yemek yemek geliyorsa, size kendinizi iyi hissettiren müzikler dinleyin. Araştırmacılar müziğin beyindeki, en sevilen yiyeceği yemenin etkilediği merkezi harekete geçirdiğini belirtiyorlar.
10. Yeşil çay için. İsviçre Üniversitesi’nde yürütülen bir araştırmanın sonuçlarına göre, yeşil çay içmek vücudun yaktığı kalori miktarını artırıyor. Günde üç fincan içmeye çalışın.
11. Yediğiniz şeye yoğunlaşın. TV izlerken, bir şeyler okurken, ders çalışırken ya da e-mail’lerinizi yanıtlarken yiyecekleri gözden uzak tutun.
12. Dışarı çıkın. Günde en az yirmi dakikayı dışarıda oturarak ya da yürüyerek geçirin. Güneş ışığı içinizdeki yeme istediğini kontrol etmenize yardımcı olur.
Read more »

Uzman Diyetisyen Selahattin Dönmez’in listesi

Kahvaltı
1 ince dilim ekmek
1 ince dilim peynir
3 adet zeytin
Taze tatlı kırmızı biber, taze nane ve taze maydanoz dalları
1 su bardağı taze sıkılmış meyve suyu

Öğle
Ton balıklı 2 adet enginar
Az yağlı salata
1 adet orta boy meyve

İkindi
6 tam ceviz, 15 adet badem, 1 yemek kaşığı yaban mersini ya da 1 yemek kaşığı kuru siyah üzüm

Akşam
1 kase somonlu ıspanak salata
1 ince dilim yulaf, buğday ve çavdar ekmeği

Yatmadan önce
1 su bardağı süt ya da 1 su bardağı kefir
Read more »

Beslenme ve diyet Uzmanı Banu Kazanç’ın listesi

Sabah
2 dilim çok tahıllı ekmek
50 gr. peynir
Haftada 3 gün yumurta

Ara
1 portakal ya da 1 elma

Öğle
Haftada 2 defa bulgur pilavı ya da makarna
Haftada 5 defa tabak sebze
1 kase yoğurt
1 dilim ekmek

İkindi
1 yağsız kepek ekmeğine tost, 1 simir, 1 muz, 1 portakal ya da 1 elma.

Akşam
350 gr balık ya da 200 gr tavuk
1 kase salata
Read more »

Sağlıklı beslenme ve diyet uzmanı Taylan Kümeli’nin listesi

Sabah
Aç karnına limon dilimli ılık su (İki karanfil, kabuk tarçın ekleyebilirsiniz)
1 dilim 8 tahıllı ekmek
1 kibrit boyutunda az yağlı peynir
2-3 adet zeytin
Dilediğiniz kadar yeşil biber, salatalık ve maydanoz

Ara
1 porsiyon meyve

Öğle
1 tabak sebze yemeği (Kuşkonmaz, bakla, pazı, patlıcan, barbunya, enginar gibi sebzeler bağışıklığı olumlu etkiler)
200 gr diyet yoğurt

İkindi
2 adet kuru kayısı
5 badem
1 bardak yeşil çay
Yemekten iki saat önce de bir adet meyveli yoğurt

Akşam
Ton balıklı, peynirli ya da tavuklu salata
1 bardak ayran

Yatmadan önce
1 bardak kefir
1 porsiyon meyve
ya da
Light dondurmalı meyve salatası
(Yarım kivi, elma, yarım dilim ananas, 5 adet çilek, 1 top diyet dondurma karıştırarak hazırlayın)
Read more »

Beslenme Uzmanı Hale Taşgın’ın listesi

Sabah
1.5 dilim beyaz peynir
Dilediğiniz kadar domates, salatalık ve maydanoz
5 adet zeytin
1 dilim tahıllı ekmek
ya da
1 su bardağı süt
4 yemek kaşığı müsli
1 tatlı kaşığı keten tohumu

Ara
1 elma ya da 3-4 adet kuru kayısı

Öğlen
250 gr. ızgara balık ya da 150 gr. et/tavuk
Salata
1 dilim tahıllı ekmek

İkindi
Yeşil çay
2-3 adet grisini
1 dilim peynir

Akşam
6-7 yemek kaşığı zeytinyağlı sebze
1 kase yourt
1 dilim tahıllı ekmek

Yatmadan önce
Yemekten iki saat sonra bir porsiyon meyve
Zencefilli limonlu çay
Read more »

Balık zehirlemelerine dikkat

Balık ve diğer su ürünlerinin zehirlenerek ölüme sebep olduğunu belirten uzmanlar, bu konuda vatandaşları uyardı.
Samsun Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürü Uzman Veteriner Hekim İsmail Aydın, kurumlarında balık ve diğer su ürünleri hastalıklarıyla ilgili kapsamlı araştırma ve teşhis yaptıklarını belirterek, vatandaşların balık zehirlenmelerine karşı dikkatli olmasını istedi. Balık hastalıklarının Türkiye için yeni bir konu olduğunu ve bu konuda bilgi birikimi bulunmadığını kaydeden Aydın, bu alandaki çalışmalara hız verilmesi gerektiğini söyledi.

Enstitü hizmet bölgesinde kültür balıkçılığının diğer bölgelere nazaran daha hızlı geliştiğini ve bölgede yaklaşık 170 işletme bulunduğunu ifade eden Aydın, "Bu işletmeler, enstitü uzmanlarının kontrolünde. Kurum uzmanları, balık hastalıkları konusunda araştırma yapıyor. Balık işletmelerinin sorunlarının çözülmesinde bilimsel verilere göre hareket ediyoruz. Bugüne kadar yapılan araştırmalara göre, balık çiftliklerinde özellikle Yersiniozis hastalığı çok yaygın. Bununla birlikte Vibrio, Aeromonas, Pseudomas, Edwardsiella ve Mixobacter infeksiyonları da tespit edildi. Suya karışan sanayi atıkları suyun kalitesini bozarak özellikle bakır, çinko ve civa zehirlenmesine yol açıyor. Yağmur suları, suda kurşun birikimine sebep olduğu için kurşun zehirlenmesi meydana getiriyor. Sağlıklı beslenmek için beyaz et tüketimi önemli. Ancak, özellikle balık ve deniz ürünlerinin bilinçli tüketilmesi, sağlıklı muhafaza edilmiş ve ambalajlanmış, orijini bilinen, kontrolü yapılmış, hijyenik su ürünlerinin tüketilmesi gerekiyor" dedi.

"MİDYE ZEHİRLEMESİ ÖLDÜRÜYOR"
Kirli sularda avlanan balık, midye ve diğer su ürünlerinin insan sağlığına zarar verdiğini ifade eden İsmail Aydın, "Kabuklu deniz hayvanları, insanlarda ishalle birlikte seyreden tehlikeli yiyecek zehirlenmelerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Havaların ısınmasıyla birlikte risk faktörü daha da artmaktadır. Bu durum halk nazarında bu ürünlere karşı güvenin sarsılmasına ve tüketimin azalmasına sebep olmaktadır. Yeterince işlem görmemiş ya da çiğ olarak tüketilen deniz kabuklularının tüketimini takiben zehirlenme belirtileri ortaya çıkabilmektedir. Bu deniz canlılarının besinleri süzerek, ağır ağır yemesi nedeniyle, lağım sularıyla kirlenmiş sulardan yüksek miktarda mikrop ve atık madde (toksinleri) almalarına ve vücutlarında biriktirmelerine yol açar. Kabuklu deniz hayvanları, iyi pişirilmesine rağmen iç organlardaki patojenler yeterli şekilde yok edilemeyebilir. Toksin birikimi de yüksek ısıyla yok edilemez. Çok düşük miktarlarda, mide ve bağırsaklar için zararlı ürünler gıdalarda kalabilir ve bu ürünler tüketimi takiben hastalıklara neden olurlar. Bazı midye türleri de yendikleri zaman toksik etki gösterebilir (Mytilus edulus ve Modiola modiolus cinsi midyeler)" dedi.

Midye zehirlenmelerinde, zehirlenme belirtisi olarak aşırı duyarlılık ve felç, parmak uçlarında iğne batması gibi karıncalanma hissi, dudaklarda sızlama ve uyuşukluk hissedildiğini söyleyen veteriner hekim Aydın, "Sersemlik, uyuklama, boğazda sıkışma ve kuruluk, bazı vakalarda konuşmada bozukluk vardır. Ağır vakalarda ölüm solunum yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Toksin ihtiva eden midyelerden 4-5 tanesinin yenmesiyle bile ölüm meydana gelebilir. Bu toksinin çok kuvvetli bir zehir olan potasyum siyanürden 50 kez daha güçlü olduğu bildirilmiştir. Midye yendikten sonra bir rahatsızlık hissedilmesi halinde, gecikmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Midye zehirlenmesi olayları ABD, Fransa, İrlanda, İngiltere ve Almanya gibi gelişmiş ülkelerde sık meydana geliyor. Ülkemizde midye zehirlenmesinin gelişmiş ülkelere oranla daha az görülmesinin sebebi, dini inanış boyutuna paralel olarak daha az tüketilmesinden kaynaklanmaktadır" diye konuştu.

"BOZULAN BALIKTA 12 SAAT İÇİNDE 68 MİLYAR BAKTERİ OLUŞUYOR"
Sahillerde yaşayan birçok deniz hayvanının toksin ihtiva ettiğini ifade eden Aydın, "İnsanlar bazı balıklara temas etmekle de zehirlenebilir. Bu balıkların yüzgeçleri birtakım dikenler ihtiva eder. Dikenin kaidesindeki kesede bulunan zehir, kesenin kanalı vasıtasıyla dikenin açtığı yaraya boşaltılır. Memleketimizde bulunan bu nevi balıklar: tarakonya, çarpan balık, kum tarakonyası, varsan balığı, rina balığı, iğneli vatoz balığı, tırpana balığı, kazık kuyruğu balığı, folya balığı, tatlı su levreği gibi balıklardır. Doğal olarak toksin ihtiva eden bir tek balığın bile yenmesi, ölüme sebep olabilir. Balıkçılık sektöründeki sorunlardan bir tanesi de çiftliklerde bilinçsiz kimyasal madde ve ilaç kullanımı sonucu oluşan ilaç kalıntısı birikimidir. Avrupa Birliği ülkeleri, ithal ettikleri su ürünlerinde ilaç kalıntısı için belli bir standart getirmişlerdir. Balıkların yaşadıkları ortamda yeterli sayıda hastalık etkeni bulunursa, balıklarda yaralanma, organ bozuklukları, zayıflama ve stres gibi faktörlerle birlikte hem balığın kendi sağlığını bozan, hem de kesim sonrası balık etinin değerini düşüren hastalıklar meydana gelir" şeklinde konuştu.
Balık etinin protein yönünden zengin olduğunu vurgulayan, ancak balık çiftliklerinin hijyenik olması gerektiğini vurgulayan Aydın, "Uygun şartlarda balık vücudunda bir bakteri her 20 dakikada bir çoğalmaktadır. Periyodik olarak çoğalan bir bakteri hücresinden 12 saat sonra 68 milyar adet bakteri meydana geldiği dikkate alınırsa, bozulmaya uğramış bir balık etini yiyen kişinin ne kadar risk altında olduğu anlaşılır" dedi.

Deniz ürünleri pişirilirken ortaya çıkan dumanın solunmasının, astım, rinitis, larenks ödemi veya rinokonjuktivitise sebebiyet verdiğini hatırlatan İsmail Aydın, daha sonra şunları söyledi:

"Balık alerjileri, sindirimi takiben en erken 2 dakikada ortaya çıkabilir. Deniz ürünleri alerjilerinin belirtileri de genellikle 1 saat içinde ortaya çıkar. İnsanlarda deniz ürünleri anafilaktik şoka sebep olabilir. Bazı bakteriler orkinos, uskumru, palamut gibi balık türlerinde toksin oluşturur. Bu balıkların yenmesiyle balık zehirlenmesi meydana gelir. Bazı deniz kamçılıları da toksin üretebilirler. Balıkların bazı türleri, bu toksik kamçılıları tükettikten sonra insanlar için zehirli hale gelir. Bu toksinler balığın iç organlarında, kafasında ya da merkezi sinir siteminde depolanır. "

Samsun Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü'nün bölge enstitüsü olduğunu kaydeden İsmail Aydın, Samsun, Sinop, Amasya, Tokat, Sivas, Ordu, Giresun, Trabzon ve Rize'den oluşan toplam 9 ile hizmet götürdüklerini, balık hastalıklarıyla ilgili kapsamlı araştırma ve teşhis yapılabilen bir alt yapıya sahip olduklarını sözlerine ekledi.
Read more »

Çocuk Beslenmesinde Yağların Önemi

Çocuk beslenmesinde sıvı katı yağların yeri nedir?
Günlük tüketim nasıl olmalıdır?

Çocuklarımızın sağlığı, bağışıklık sistemi, büyümesi, gelişmesi, öğrenme yeteneği ve psikolojik yapısı beslenme biçimine bağlıdır. Çocukluk döneminde kazanılan doğru beslenme alışkanlıkları tüm yaşamı etkiler. Beslenme ileri yaşlarda gelişebilecek damar sertliği, şeker ve kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, kemik erimesi, kireçlenme ve bazı kanser türlerinden korunmayı sağlayabildiği için son derece önemlidir.

Yaşamın ilk yıllarında beynin sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi beslenmeyle doğrudan bağlantılıdır ve bu dönemde yağların yaşamsal rolü vardır. Bebekler ve çocuklar sağlıklı büyüyebilmeleri için yetişkinlerden daha fazla yağa ihtiyaç duyarlar. Yağlar çocukların hızlı gelişmesini sağlayan ve aktif hayatını destekleyen önemli bir enerji kaynağıdır. Bir gram yağ yaklaşık 9 kalori sağlar. Bu miktar karbonhidrat ve proteinlerin birer gramının sağladığı enerjinin iki katından fazladır.Yağlar en çok enerji veren besin öğesi olması dışında A, D, E ve K vitaminleri gibi yağda eriyen vitaminlerin vücutta kullanılmasını da sağlarlar. Hücre zarının temel bileşeni yağlardır. Deri altı yağ tabakası vücut ısısının kaybını önler, organları çevreleyerek dış etkenlere karşı korur.

Yetersiz yağ alımı sonucunda, çocuğun enerji gereksinmesi karşılanamaz bu da büyüme ve gelişmeyi yavaşlatır. Yağda eriyen vitaminler ve beyin ile retina (gözün arka kamarası) gelişiminde önemli rol oynayan elzem (vücutta yapılamayan, mutlak dışarıdan besinlerle alınması gereken) yağ asitleri alımında yetersizlikler ortaya çıkar. Sağlıklı beslenme için 1-5 yaş grubu çocuklar için önerilen miktar günlük toplam enerjinin % 30’udur.

Günlük beslenme düzeninde, en fazla %10 oranında doymuş yağ asitleri (tereyağı vb. hayvansal yağlar), %15 oranında tekli doymamış yağ asitleri (omega-9, zeytinyağı, fındıkyağı) ve %8 oranında çoklu doymamış yağ asitleri (balık yağı, ayçiçek yağı, mısırözü yağı vb.) bulunması önerilmektedir (yaklaşık 3-4 tatlı kaşığı / gün ).

-Çocuklar için en sağlıklı yağlar hangileridir?

Yağlar karbon, hidrojen ve oksijenin birbiriyle bağ yapması sonucu oluşan organik maddelerdir. Yağ asitleri yapılarında bulunan karbon sayısına ve bağ durumuna göre çeşitli gruplara ayrılmaktadır. Sahip oldukları karbon sayısına göre kısa, orta, uzun ve çok uzun zincirli yağ asitleri olarak gruplandırılırlar.

Biokimyasal yapısında hiç çift bağ bulunmayan yağ asitleri “doymuş”, çift bağ bulunan yağ asitleri “doymamış” yağ asidi olarak sınıflandırılmaktadır. Doymamış yağ asitleri de kendi arasında bağ sayısına göre “tekli doymamış” ve “çoklu doymamış” olarak gruplandırılır.

Çocukların özellikle Omega-3 ve Omega 6 içeren gıdaları yeterince ve dengeli biçimde almaları gerekir. Vücudumuzda doymamış yağlar ve tekli doymamış yağlar (omega-9) sentezlenebilmekte ancak çoklu doymamış yağ asitleri (omega-6 ve omega-3) sentezlenememektedir. Çoklu doymamış yağ asitleri (PUFA) elzem olmaları açısından büyük önem taşırlar. Bu yağ asitlerinin mutlaka besinlerle dışardan alınması gerekir.

Omega-3 ve omega 6 dengesiyle beslenen çocukların beyin,sinir sistemi ve görme yetenekleri sağlıklı gelişir. Omega yağları ayrıca, çocuğun matematik zekasını geliştirir,okuma, telaffuz ve yazma beceresini arttır. Eksikliği halinde çocuklarda davranış bozuklukları (hiperaktivite, dikkat eksikliği gibi) yol açabilir.

Zeytinyağı, bu açıdan da vazgeçilmez bir besindir. Çünkü, zeytinyağı, çocuk gelişiminde hayati önem taşıyan yağ asitlerini, anne sütüne eş miktarda içerir. Zeytin ve zeytinyağı, içinde bulunan linoleik asitten (omega-6 yağ asidi) ötürü yeni doğmuş bebekler, gelişim çağındaki çocuklar için son derece faydalı bir besindir. Linoleik asitin eksikliği, bebekteki gelişimin yavaşlamasına ve birtakım deri rahatsızlıklarının ortaya çıkmasına neden olur.

Zeytinyağı, vücudumuzdaki zararlı maddelerin tahribatını önleyen antioksidan elementleri ve insan için büyük önem taşıyan yağ asitleri içerir. Bunlar da hormonlara destek olur ve hücre zarının oluşumuna yardımcı olur, çocukların kemiklerini güçlendirir.

Zeytinyağı, insan sütündeki yağ asidi oranına benzer, dengeli bir çoklu doymamış bileşime sahiptir. İnsan vücudu tarafından elde edilemeyen, aynı zamanda vücut için vazgeçilmez önemi olan bu temel yağlı asitleri açısından, zeytinyağı yeterli bir kaynaktır. Bu faktörler zeytinyağını, yeni doğmuş bebekler için oldukça faydalı kılmaktadır. Doğum öncesi ve sonrasında bebek beyninin ve sinir sisteminin doğal gelişimine katkıda bulunmasından dolayı uzmanlarca, annelere önerilen tek yağ, yine zeytinyağıdır.

-Kesinlikle kullanılmamasını tavsiye ettiğiniz yağ/yağlar hangileridir?
Neden?

Zeytinyağı, ayçiçek yağı gibi bitkisel yağlar doymamış yağ asitlerini içerdiği için kan kolesterolünü yükseltmezler. Tereyağı, et yağı, margarinler ise doymuş yağ asitlerini taşıdığı için damar sertliği yönünden önemli olan kolesterol ve trigliseritleri yükseltirler.

Özellikle çocuk beslenmesinde günlük beslenme alışkanlıkları margarin ve tereyağı yerine sıvıyağ tüketiminin arttırılması yönünde değiştirilmelidir. Doymuş yağ alımını % 10 oranında sınırlı tutabilmek amacıyla tereyağ tüketimi yerine et, yumurta ve süt ürünleri gibi hayvansal kaynaklı ürünlerin tüketimi tercih edilmelidir. Hem omega-6 hem de omega-9 yağ asitlerinin yeterli alınması amacıyla zeytinyağı ve ayçiçek yağı dönüşümlü kullanılmalıdır. Salatalarda zeytinyağı, yemeklerde ayçiçek veya mısırözü yağı kullanmak bu amaca yönelik bir alternatif olabilir.

Bitkisel sıvıyağların yapısında bulunan çift bağların açılıp yerine hidrojenlerin bağlanmasıyla margarinler elde edilir. Bu işlem sırasında yağın yapısı değişir ve trans yağ asitleri oluşur. Vücudumuz, trans yağ asitlerini doymuş yağ asidi olarak algılamaktadır. Margarin gibi doymuş yağlarla yapılan beslenmede kanda kolesterol üretimi artar, vücuttan atılması ise engellenir. Kanda ihtiyaçtan fazla kolesterol zamanla damar tıkanıklıkları oluşturur. Kullanılmadan karaciğere dönen bir kısmı safra asitlerine dönüşerek ihtiyaçtan fazla safra oluşturur. Bu oluşan aşırı safra asidi, kolonda kanser oluşmasını hızlandırır.

Çocukların beslenmesinde doymuş yağ asidi alımı gelecekteki kalp-damar sağlığı açısından minimum düzeyde olmalıdır. Margarin tüketimi ya tamamen kesilmeli ya da en aza indirilmelidir. Bebeklik ve çocukluk döneminde trans yağ asidinin (margarin) fazla alınması elzem yağ asidi metabolizmasını bozup, büyümeyi yavaşlatabilmektedir.

-Riviera ve Sızma zeytinyağı arasındaki fark nedir?
Çocuklar için hangisi daha tercih edilen olmalıdır?

Zeytinyağı, yağ asit dağılımı olarak, yüksek oranda tekli doymamış yağ asitleri içermektedir. Diğer sıvı yağlar ise (ayçiçek, mısırözü, soya, vb.), daha çok çoklu doymamış yağ asitleri içermeleri nedeniyle farklıdır. Vücudumuzda tekli doymamış yağlar kolesterolü kontrol ederek bizleri kalp - damar hastalıklarından korur.

Zeytinyağı (özellikle sızma zeytinyağı); çok düşük miktarlarda, yapısal olarak birbirinden çok farklı, çok sayıda bileşeni ( tokoferoller (vitamin E), fenoller, hidrokarbonlar, steroller ve lezzet bileşikleri ) içermektedir. Bu maddeler, yağın kendine has tat ve lezzetinin oluşmasını sağladığı gibi kararlılığına da olumlu yönde etki ederler ve insan sağlığı için zararlı kimyasal reaksiyonları (yağ oksidasyonu gibi) engellerler. İçerdiği bileşenler, arzu edilen yağ asit kompozisyonunda olması, çocuk beslenmesinde günlük yağ kaynağı olarak zeytinyağının tavsiye edilmesinin en başlıca nedenidir.

Zeytinyağı, zeytin meyveleri toplandıktan ve yaprak, dal, vb. yabancı maddeler ayıklandıktan sonra yıkama (kir ve kalıntıların temizlenmesi), dekantasyon (yağın optimum kalitede serbest hale getirilmesi), santrifüjleme (yağın kara sudan / sulu fazdan ve katı fazdan ayrıştırılması) ve filtrasyon (yağın çözünmeyen maddelerden arındırılması) kademeleri dışında hiçbir işlemden geçmez. Bu anlamda zeytinyağı tamamen doğaldır, bir nevi meyve suyuna benzetilebilir

Sızma zeytinyağı; en seçkin zeytinlerden üretilen, asit oranı 0.8 daha az olan, zeytinyağının kendine has kokusunu ve lezzetini arayanlar için ideal bir seçimdir. Yemeğin tadını bir miktar etkilediği, ağırlığı hissedildiği için yemek pişirilirken pek kullanılmaz. Ama pişmiş yemeğin üstüne ilave ederseniz aroması ve lezzetiyle o yemeği daha da güzelleştirir. Salatalarda, çiğ olarak veya sebzeleri pişirmede rahatlıkla kullanılır.

Riviera zeytinyağı; rafine ve naturel yağların belli oranlarda karışımından elde edilen özel olarak harmanlanmış saf zeytinyağıdır. Asit derecesi 0.5'i geçmez . Sızmanın özelliklerine sahiptir ama daha hafiftir Yemeklerde sağlık ve haififlik arayanlar için idealdir.

-Tanımadığımız, kullanmaya alışkın olmadığımız birçok yağ çeşidivar. Bunların içerisinde çocuklar için faydalı olanlar hangileridir?
Sağlıklı bir diyet için öncelikle katı yağlar, zeytinyağı ve diğer bitkisel sıvı yağların dengeli bir şekilde kullanılması gereklidir. Katı yağlar hayvansal besinlerde doğal olarak yeterince bulunduğundan yemeklere mümkün olduğunca az eklenmeli, etli yemeklere yağ konulmamalı ve kahvaltıda yağ tüketme alışkanlığından mümkün olduğunca vazgeçmelidir.

Diğer bitkisel sıvı yağlar elzem yağ asitlerinin kaynağıdır. Başta balık olmak üzere ceviz, fındık ve sebzelerde bulunan Omega-3 ve Omega-6 yağlar kalbi korur, vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir.

-Zeytinyağı:
Doymuş Yağ (15), Tekli Doymamış Yağ (74), Omega3 (1), Omega6 (10)

-Kolza Yağı:
Doymuş Yağ (13), Tekli Doymamış Yağ (54), Omega3 (10), Omega6 (21)

Avokado:
Doymuş Yağ (10), Tekli Doymamış Yağ (80), Omega3 (1), Omega6 (9)

-Zeytin:
Doymuş Yağ (13), Tekli Doymamış Yağ (78), Omega3 (2), Omega6 (7)

-Amerikan Fıstığı:
Doymuş Yağ (15), Tekli Doymamış Yağ (83), Omega3 (-), Omega6 (2)

-Antep Fıstığı:
Doymuş Yağ (14), Tekli Doymamış Yağ (72), Omega3 (1), Omega6 (13)

-Ceviz
Doymuş Yağ (11), Tekli Doymamış Yağ (18), Omega3 (13), Omega6 (58)

-Badem:
Doymuş Yağ (8), Tekli Doymamış Yağ (72), Omega3 (1), Omega6 (19)

-Fındık:
Doymuş Yağ (15), Tekli Doymamış Yağ (51), Omega3 (2), Omega6 (32)

-Keten Tohumu:
Doymuş Yağ (15), Tekli Doymamış Yağ (18), Omega3 (53), Omega6 (14)

-Sardunya:
Doymuş Yağ (30), Tekli Doymamış Yağ (28), Omega3 (40), Omega6 (2)

-Ringa Balığı:
Doymuş Yağ (34), Tekli Doymamış Yağ (40), Omega3 (25), Omega6 (1)

-Somon Balığı:
Doymuş Yağ (24), Tekli Doymamış Yağ (42), Omega3 (29); Omega6 (5)

-Uskumru:
Doymuş Yağ (32), Tekli Doymamış Yağ (43), Omega3 (22), Omega6 (3)

-Ringa (füme):
Doymuş Yağ (47), Tekli Doymamış Yağ (27), Omega3 (25), Omega6 (1)

Ton Balığı:
Doymuş Yağ (38), Tekli Doymamış Yağ (26), Omega3 (32); Omega6 (4)

-Buğday Tanesi:
Doymuş Yağ (22), Tekli Doymamış Yağ (15), Omega3 (4), Omega6 (60)

-Mısırözü Yağı:
Doymuş Yağ (16), Tekli Doymamış Yağ (22), Omega3 (5), Omega6 (57)

-Ayçekirdeği:
Doymuş Yağ (11), Tekli Doymamış Yağ (29), Omega3 (60), Omega6 (-)

-Üzüm Çekirdeği:
Doymuş Yağ (10), Tekli Doymamış Yağ (19), Omega3 (1), Omega6 (70)

-Tereyağ yemeklere şüphesiz lezzet katıyor. Gerek kahvaltıda, gerekse yemeklerde kullanımı usul ve miktar olarak nasıl olmalıdır?

Tereyağı, süt, et gibi hayvansal kaynaklı besinlerde bulunan doymuş yağ asitleri, çocuk beslenmesindeki potansiyel enerji kaynağıdır ve ara maddelerin sentezinde yapıtaşı olarak, kolesterol metabolizmasında önemli rol oynarlar.

Damar tıkanıklığı yağlı besinlere bağlı olarak gelişebilen ve beslenme alışkanlıklarından oldukça etkilenebilen bir sağlık sorunudur. Bu nedenle, yağlı besinlerin özellikle tereyağ ve yağlı etlerin tüketimini erken yaşlarda sınırlamak yararlıda olsa çocuklarda günlük toplam enerjinin en az % 8 inin doymuş yağlardan gelmesi önerilmektedir.

Ek besinlere başlanması ile birlikte zeytinyağı kullanılmalıdır. Bir yaşından itibaren 1 çay kaşığı tereyağı kahvaltıya veya yemeklere eklenebilir. Ancak burada yağın ısıl işlem görmemesi yani yakılmaması önemlidir. 2-5 yaş arasında yağı kademeli olarak azaltmak uygun olacaktır. Daha az enerji ve kalori alacaklarından dolayı, yağ içeriği düşük fakat besleyici özelliği fazla olan besinlerden daha çok enerji elde edebilirler tahıl ürünleri, meyveler, düşük yağlı sütlü besinler ve diğer proteinden zengin besinlerden seçilmelidir.

5 yaşındaki bir çocuğun beslenme tarzı, daha büyük çocuklar ve yetişkinlerin ki ile aynı olmalıdır. Tereyağ ve tereyağlı yemeklere mümkün olduğunca az yer verilmelidir.

-Makarnayı kızdırılmış yağla karıştırmak yerine, süzülmüş sıcak makarnaya yağ katılması öneriliyor. Ne diyeceksiniz?

Makarna, vitamin ve mineraller bakımından çok zengin ve çok yararlı bir besin kaynağıdır. Makarna A, B1, B2 vitaminleri, demir, kalsiyum, fosfor, potasyum ve protein yönünden de çok zengindir. Özellikle makarnanın, vitamin değerlerinin kaybolmaması için, yeterli miktarda kaynayan suya atılan makarnalar, suyunu çekene kadar demlendirilerek pişirilmelidir.

Makarnaların birbirlerine yapışmasını önlemek için, suya atılmasından itibaren ara sıra tahta bir kaşıkla karıştırılması yeterlidir. Tencerenin kapağı kapatılmamalı, metal kaşık kullanılmamalıdır. Suyunu çekerek pişen makarnanın üzerine, 1 bardak ılık su dökerek dirileşmesi sağlanabilir. Süzülen sıcak makarnaya yağ ilavesi ile, önceden hazırlanan sosla servis edilmelidir.

Yağ kesinlikle kızdırılmamalıdır, doymuş veya doymamış yağlar belli sıcaklıkların üzerine çıkarıldıkları zaman hidrojen atomları yerine, yada karbonların çift bağları yerine Oksijen atomları yerleşir ve yağlar oksitlenmiş duruma gelir. Oksijen atomları ile doymuş duruma gelen yağlar kanser yapıcı bileşiklere dönüşür.

Yemek yapılırken yağın yüksek sıcaklıkta ısıtılması veya kızartılması sağlığı bozar, yağın sağlıklı özelliğini de kaybetmesine neden olur.

-Çocuk ve yağ tüketimi konusunda annelere söylemek isteyeceğiniz başka neler olabilir?

*Yeterli ve dengeli beslenmek için 4 ana besin grubundan yani süt ve süt ürünleri, et, yumurta ve kurubaklagiller; sebze ve meyve, ekmek ve tahıl grubundan besin bulundurulmalıdır. Böylece besin çeşitliliği sağlanarak çocukların temel ihtiyacı olan protein, karbonhidrat, yağ, vitamin, mineral ile posa sağlanmış olur.

*Öğün sayısı arttırılmalı ve azar azar sık yemek yenilmelidir.

*Sabah kahvaltısı kesinlikle yapılmalı ve atlanmamalıdır. Kahvaltının günün en önemli öğünü olduğu unutulmamalıdır, gün boyu tokluk hissi yaratabilecek katı yağ ve margarin içeriği yüksek gıdalara yer verilmemelidir.

*İdeal vücut ağırlığı korunmalı ve besinler yoluyla alınan enerji ile harcanan enerji arasında denge sağlanmalıdır.

*Hayvansal kaynaklı yağ tüketimi azaltılmalı, bitkisel kaynaklı sıvı yağlar kullanılmalıdır.

*Yağlı hazır ürünlerin tüketimi (çikolata, pasta sosları, krema, mayonez vb.) sınırlandırılmalıdır.

*Sosis, salam gibi et tüketimi en aza indirilmeli, hamburger türü fast food tüketimi azaltılmalı, gazlı içecekler yerine ayran, meyve suyu ve süt tüketimi artırılmalıdır.

*Elzem yağlardan zengin vucudun mutlaka ihtiyacı olan omega yağları için haftada en az 2 defa balık tüketilmelidir.

*Sindirim sisteminde rahatsızlık yaratmayacak pişirme yöntemleri kullanılmalıdır. Haşlama, ızgara ve fırında pişirme yöntemleri tercih edilmelidir. Çocuklar için yağın yüksek sıcaklığa maruz kalacağı kızartma ve kavurma yöntemleri uygun değildir.

*Yağın atımını sağlamak için posa alımı arttırılmalıdır. Posanın en iyi kaynağı sebze, meyve ve kurubaklagillerdir.

*Kalsiyum kaynağı olan süt, yoğurt, peynir gibi doymuş yağ oranı yüksek besinler günlük beslenme içinde mutlaka yer almalıdır.

*Besin tüketimini cazip hale getirmek için yiyeceklerin lezzet ve çekiciliği yağ katkısı yapılmadan arttırılmalıdır.

*Yemek yemek için yeterli zaman ayrılmalı ve hızlı yemek yenmemelidir.

*Kimyasal koruyuculu hazır yiyecekler yerine doğal ve az yağlı besinler tercih edilmelidir.
Read more »

Çocuklarda Bronşial Astma

Astım,duyarlılığı olan çocuklarda hava yollarının daralması sonucu nöbetler şeklinde öksürük, nefes alıp verme zorluğu, hırıltı solunum ve göğüste sıkışma hissi görülmesidir. Bu nöbetlerin şiddeti değişik olabilir, kendiliğinden veya ilaçla allerjik konjoktivit (göz nezlesi), ürtiker ve anjio ödem(kurdeşen), egzama(atopik, dermatit) gibi diğer allerjik hastalıklarla birliktedir.

Hırıltı solunum ve özellikle gece sabaha karşı, öksürük nöbetleri olan çocuklar aileyi ve çocuğun doktorunu astma yönünden uyarmalıdır.

Hırıltılı Solunum(Wheezing)
Çocukların yarısına yakınında en az bir defa görülür. Bu çocukların tümü astım hastası değildir, bir kısım geçici infantil wheezing sendromu olup, bronşiolit olarak tanımlanır.

1-Bronşiolit: Viral solunum yolu enfeksiyonları sırasında ortaya çıkar ve ataklar halinde seyreder. Bu çocuklar büyüdükçe solunum yolları geliştiğinden viral enfeksiyonlar sırasında hırıltılı solunum gittikçe azalır ve zamanla kaybolur. Bu çocuklar allerjik değildir. (Kanda IgE artışı görülmez) Fakat anne karnında veya doğumdan sonraki ilk yıllarda sigara dumanına maruz kalmışlardır. Bu çocukların aynı zamanda erişkin yaşlarda kronik akciğer hastalığı riski taşıdıkları düşünülmektedir.

2-İnfantil Bronşial Astım: Astma çocukların % 80’inde dört yaşından önce, % 20’sinde bir yaşından önce başlar. Tekrarlayan wheezingler astmaya bağlı olabilir. Astmalı çocukların çoğu atopik(allerjik) bünyedir. (Kanda IgE artmıştır). Bronşlarında duyarlılık vardır. Çocuğun ailesinde de astım ve diğer allerjik hastalıklar bulunabilir. Geçici infantil wheezingde çocuğun şikayetleri 4-5 yaşlarında kaybolurken infantil bronşial astmada septomlar ileri yaşlara kadar devam eder ve genellikle ergenlik döneminde kaybolur.

Astma Gelişimini Etkileyen Faktörler:

1-Genetik Yatkınlık: Anne ve babada astım ve diğer allerjik hastalıklar olması halinde çocukta astım gelişme riski artmaktadır.

2-Atopi: Çevremizde bulunan polen (ağaç ve çiçek tozları) ev tozu akarı, mantar sporları gibi antijen özelliği olan maddelere karşı IgE grubu antikor sentezleme yeteneğine atopi denmektedir. Bu özellikteki allerjik çocuklarda astma gelişme riski 10-20 kat yüksektir. Atopi çocukların bir kısmında gizli kalabilir, allerjik hastalık gelişmeyebilir. Diğerlerinde en sık görülebilen allerjik hastalıklar ise astma, rinit, konjoktivit ve atoptik dermatitdir.

3-Solunum yollarının gelişmesi: Gebelik sırasında ve doğumdan sonraki 2-3 yıl içinde akciğer gelişimi büyük oranda tamamlanmaktadır. Bu dönemde sigara dumanına maruz kalma ve viral enfeksiyonlar, solunum yollarının gelişimini etkileyerek, genetik yatkınlık olan çocuklarda astma riskini arttırır.

4-Prematüre: Erken doğan bebeklerde astma riski yüksektir.

5-Çok düşük doğum ağırlığı: Erken dönemde hırıltılı solunum nöbetleri riskini arttırmaktadır.

6- Cins ve ırk: Erkeklerde kızlardan iki kat daha fazladır. Daha erken yaşlarda başlar ve daha şiddetli seyreder. Ergenlik döneminde kız-erkek oranı eşitlenir.

7- Diyet: Anne sütüyle beslenen çocuklarda ilk üç yaşta hırıltılı solunum daha az görülmektedir.

8-Pasif sigara içiciliği: Gebelikte içilen sigaralar bebeğin solunum fonksiyonlarını azaltır. Doğumdan sonra sigara dumanına maruz bırakılan bebeklerde hem astma riski, hem de geçici wheezing risk artmaktadır. Ayrıca sigara dumanı soluyan bebeklerde seröz otit(orta kulak iltihabı), bronşit ve zatürre riski yüksektir.

9- Coğrafi Bölge: Allerjik hastalık görülme oranı gelişmiş toplumlarda daha yüksektir. Nem oranı yüksek merkezi sistem ısıtmalı, duvardan duvara halı kaplı, yeterli havalanma sağlanmayan evlerde oturma, beslenme ürünlerinde katkı maddesi kullanım fazlalığı, evde kuş, kedi, köpek gibi hayvan besleme ve aşırı koruma altında büyütülme nedeniyle çocukların daha az enfeksiyon etkeniyle karşılaşması bundan sorumlu tutulmaktadır.

Astmayı Tetikliyen Faktörler

1- Allerjenler: Ev içi ve ev dışı allerjenler astmayı tetikliyebilir. Polenler, ev tozu akarları, kedi ve köpek allerjenleri küf mantarları, sporları en önemli allerjendir.

2- Viral Solunum Yolu Enfeksiyonları: Çocuklardaki akut atakların % 80’i viral solunum yolu enfeksiyonlarını takip eder. Solunum yollarının duyarlılığını arttırır ve daralmasına sebep olur.

3- Egzersiz: Egzersize bağlı ağır astma nöbeti nadirsede astmalı çocukların çoğunda egzersizle şikayetler artar.

4- Allejik Rinit ve Sinüzit: Bu rahatsızlıklar tedavi edildiğinde astmaya ait şikayetlerde belirgin düzelme olur.

5- Gastro Özefageal Reflü: 8-19 yaş arasındaki astmalı çocuklarda yemek borusu fonksiyonunda bozukluklar gösterilmiştir. Bu nedenle mide içeriği akciğerlere kaçabilir, öksürük ve hırıltılı solunuma yol açabilir.

6- Non spesifik irritanlar: En önemlisi sigaradır. Ayrıca hava kirliliği, parfüm ve diğer aerosoller, boya ve temizlik malzemeleri, tebeşir tozu, soba ve şömine dumanı astma atağını başlatabilir.

7- İlaçlar: Çocukluk döneminde aspirin nadiren astma atağına neden olabilir.

8- Psikojenik Faktörler : Üzüntü, heyecan, sinirlilik, sıkıntı gibi duygusal değişiklikler atağı başlatabilir.

9- Hava değişikliği : Nedeni bilinmesede hava şartlarındaki değişiklikler sıcaklık, nem, ani yükseklik ve basınç değişimleri astma atağını başlatabilir veya cocuğun şikayetlerini artırabilir.

KLİNİK ÖZELLİKLER

Çocuklarda astma tanısı büyük oranda öyküyle konur. Bir çocukta viral enfeksiyon, egzersiz ve allerjen ile karşılaşma sonucu tekrarlayıcı özellikte wheezing (hırıltılı solunum) veya öksürük ortaya çıkıyorsa öncelikle astma düşünülmelidir. Çocuklarda astmanın başlangıçta wheezingden çok öksürük atakları ile seyrettiği unutulmamalıdır. Göğüste sıkışma hissi, nefes darlığı ve wheezing daha az rastlanır.

Öksürük ataklarının bir özelliği de genellikle gece olmasıdır. Yine viral solunum yolu enfeksiyonu geçirdikten sonra haftalarca öksürüğü devam eden çocuklarda daha öncelikle astma düşünülmelidir. Bu hastaların antibiyotik ve öksürük şuruplarından çok, astma tedavisine yanıt vermeleri tanı için ipucu kabul edilir. Hikaye her hastada bu anlatılan şekilde olmayabilir. Örneğin bir gurup hastada sadece kronik öksürük yakınması vardır, buna öksürük varyanı astma denir. Bu çocukların ailelerinde astma ve allerji öyküsü oranı yüksektir. Öksürük özellikle geceleri artmakta ve egzersizle tetiklenmektedir. Solunum fonksiyon testleri genellikle normaldir.

Egzersiz sırasında yapılan testler tanıya yardım edebilir. Bazı polen allerjisi olan çocuklarda hastalık mevsimsel özellik taşır, polen mevsimi dışında rahattırlar. Aile öyküsü tanıda önemlidir. Anne Baba ve birinci derecede akrabalarda allerjik hastalık sorgulanmalıdır.

Astmalı çocuklar çoğu daha önce akciğer enfeksiyonu bronşit başlangıcı, bronşit, pnömoni gibi tanılar olarak defalarca antibiyotik, antihistaminik ve öksürük şurubu kullanılmıştır. Bir çoğu gereksiz yere bademcik ve geniz eti ameliyatı geçirmiştir.

Sonuç olarak bir çocuk tekrarlayan öksürük atakları nedeniyle çok sık solunum yolu enfeksiyonu olmuş defalarca akciğer grafisi çekilmiş ve normal bulunmuş, birçok antibiyotik, öksürük şurubu kullanmışsa o çocukta astma olabileceği akla gelmelidir.

Teşhis ve Tedavi

Teşhis uzman bir doktor tarafından konulmalı, düzenlenecek tedavi, ailenin eğitimini ve iş birliğini de içermelidir.

Korunma:

Hastalık geliştikten sonra evde alınacak önlemleri kapsar.
1- Ev tozu akarları en sık rastlanan allerjendir. Buna karşı evde alınacak önlemler:
. Evde buhar yapmayarak, evin içinde çamaşır kurutulmayarak ve güneş gören evlerde oturarak yaşanan ortamın nem oranı % 50’nin altında tutulmalı.
. Oda sık sık havalandırılarak hava sirkülasyonu sağlanmalı.
. Yün yatak ve yastık kullanılmamalı.
. Yatak odalarındaki halılar kaldırılmalı.
. Tüylü Oyuncaklar kaldırılmalı.
. Yatak nevresim takımları haftada bir kez 60 derece ısıda yıkanmalı.
. Allerjen geçirmeyen kılıflar kullanılmalı.
. Çocuğun yanında toz kalkmasına neden olacak temizlik işleri yapılmamalı ve elektrik süpürgesi çalıştırılmamalı.
. Yatak odalarında az sayıda eşya bulundurulmalı.

2- Kedi, köpek, kuş gibi hayvan tüyü ve kepeklerine karşı allerjisi tesbit edilenlerde.
. Evcil hayvan evden uzaklaştırılmalı.
. Evde hayvan bulundurulması zorunlu ise yatak odası dışında ve çok temiz olarak bakılmalı ve akvaryumda balık tercih edilmeli.

3- Evde sigara içmeyin, içilmesine izin vermeyin.
. Aile bireyleri sigarayı bırakmalı veya ev içinde içmemeli.

4- Polen ve küflere karşı allerji tesbit edildiğinde
. Polen mevsiminde pencereler açılmamalı.
. Öğlen ve öğleden sonraları polen sayısı arttığından mümkünse dışarıda kalınmamalı.

5- Besinlere karşı allerjisi olan çocuklarda genellikle cilt lezyonu görülür. Bu nedenle astmalı çocuğun meşrubat içmesi, çikolata yemesi yada diğer hazır gıdaları tüketmesi engellenmeli.

6- Astmalı çocuğun yaşadığı ortamda klima kullanılması teşvik edilmeli.
Read more »

Gebelikte kanama

Hamilelik sırasında vajinadan gelen kanama, yanlış bir şeyler olduğunun göstergesidir. Hemen doktorunuzu arayın.

Hamileliğin ilk 20 haftasında, kanama genellikle düşükle ilişkilendirilir. Düşük sırasındaki kanama hafif ya da ağır olabilir. Hiçbir uyarı olmayabilir ya da önce kahverengimsi bir akıntı fark edebilirsiniz.

Hamileliğin ilk günlerinde, yumurta rahmin içine tutunurken, bazı lekeler görebilirsiniz. Ayrıca tüm hamile kadınların yaklaşık 20 sinde, ilk günlerinde düşükle sonuçlanmayan kanamalar olmaktadır. Bu nedenle, tehlikeli olmayabilir de, ama mutlaka doktorunuza danışın.

Hamileliğin 20. haftasından sonraki kanamalara doğum öncesi kanama denir. Bu, erken gebelik kanamasından daha az yaygındır ve kadınların yüzde 2 sinden daha azında görülür. Doğum öncesi kanaması, plasenta previa , dış gebelik, düşük ya da erken doğum dahil olmak üzere birçok nedeni vardır.

Birçok durumda, kanama hafiftir. Ancak, ciddi bir kanama sizin ve bebeğinizin hayatını tehlikeye sokabilir.

Gebeliğin ilk aylarından sonra kanama başlarsa, derhal doktorunuzu görün. Hastaneye yatırılmanız ve kanamanın nedeninin belirlenmesi için ultrason gibi testlerden geçmeniz gerekebilir. Kanama ağırsa, kan nakli gerekli olabilir. En kötü durumda, doğum suni olarak başlatılır ya da bir sezeryan ameliyatı yapılır.
Read more »

18 Mart 2013 Pazartesi

Şeker Hastalığı

Şeker hastalığının tedavisinde kan şekeri düzeyinin kontrol edilmesi oldukça önemlidir. Kendi kendinize kan glikoz düzeyini ölçme, şeker hastalığını kontrol altında tutmak için beslenmenizde, ilaçlarınızda ve egzersizinizde yeni düzenlemeler yapıp yapmamanız gerektiğini belirlemenin bir yoludur.

Glikoz düzeylerinin ölçümü insülin kullananlarda olduğu gibi ağızdan ilaç kullanan hastalarda da önemlidir. Hamile veya kan şekeri dengesiz olan (unstable) şeker hastalarının, günde birkaç kez kan glikoz düzeylerini ölçmeleri uygun olur. Genelde hem idrar hem de kan testleri yemeklerden ve yatmadan önce yapılmalıdır. Bu dönemlerde glikoz düzeyleri normale daha yakındır. Ayrıca doktorunuz son 6-8 haftada kan şekerinizi ne kadar kontrol edebildiğinizi belirlemek için özel bir test (glikolize hemoglobin testi) yaptırabilir.

Her ölçümün sonucunu dikkatle kaydedin: bu sonuçlar doktorunuzun tedavi programının etkili olup olmadığı ve ilaçlar, beslenme ve egzersiz programında değişiklik gerekip gerekmediğini belirlemesinde yardımcı olacaktır. Doktorunuz hangi tip testin (kan veya idrar) sizin için uygun olacağı konusunda önerilerde bulunacak ve testi ne zaman ve nasıl yapacağınızı ve kaç kez yapmanız gerektiğini belirlemede yardımcı olacaktır.

İdrar Testleri

Bu tür testlerin kullanımı oldukça kolay, kullanışlı ve ucuzdur. Bununla birlikte bu testlerin kullanımı insüline bağımlı olmayan şeker hastaları ve kan glikoz düzeyleri çok yüksek ya da çok düşük olmayan hastalarla sınırlıdır.

Piyasada birçok idrar testi bulunmaktadır; glikoz düzeyini belirlemek için bazılarında kimyasal işlem görmüş çubuklar kullanılırken, bazılarında da tabletler kullanılın Her ikisi de idrarla temas ettiğinde renk değiştirir. Renkteki değişikliğin derecesi idrardaki glikoz miktarını gösterir ve kandaki glikoz miktarını da dolaylı olarak yansıtır. İdrardaki aseton ve diğer ketonları ölçen testler de bulunmaktadır.

Kan Testleri

Kan testleri doğrudan ölçüm sağlar, ancak idrar testlerinden daha pahalı ve daha zor kullanılırlar, Bununla birlikte bebeklerde ve ergenlik dönemindeki şeker hastalarında insüline bağımlı şeker hastaları veya böbrek hastalarında ve hamile şeker hastalarında kan testi daha uygundur.

Kan testlerinin çeşitli tipleri vardır. Genellikle hepsinde parmak ucundan alınan bir kan damlası kimyasal işlem görmüş bir çubuğa damlatılır. Bu tür testleri yaparken doktorunuzun ve kullanma kılavuzunun önerilerine uyun.

Egzersiz öncesi ve sonrasında kan glikoz düzeyinin ölçülmesi önemli olabilir. Glikoz düzeyini egzersiz öncesi, egzersiz sırasında ve sonrasında ve ayrıca ilaç ve yiyecek alarak antrenmandan önce ve sonra kaydederek, egzersizin şeker hastalığının seyrine etkisi konusunda daha fazla bilgi sahibi olabilirsiniz.
Read more »