26 Ekim 2013 Cumartesi

Sekste Iyi Olmak Icin

• Cinsel gücü arttırmak için afrodizyakların peşine düşen erkeklerin bu serüveni daha ne kadar sürer bilinmez, ama bu arayışın her toplumda farklı bir "afrodizyak kültürü" yarattığı söylenebilir.

• Çin'de, dokununca şiştiği için erkeğe iktidar gücü vereceği düşünülen deniz salyangozundan yapılmış bir yemek afrodizyak kabul edilir örneğin.

• Başka bir ülkede "erkek keklik başı," bir diğerinde ise "suaygırı burnu" gözde yiyecekler arasındadır. Seçenekler saymakla bitmez ve bu çeşitlilik, işin ciddiyetini anlamaya yeter de artar bile.

• Cinsel gücü arttıran afrodizyakları arayacağınıza vitamin, mineral ve çeşitli otlardan oluşan lezzetli bir diyetle de isteğinize kavuşabilirsiniz.

• Doğru vitamin ve mineraller kullanıldığında ve doğru miktarlarda alındığında erkeklerin cinsel güçlerini kolayca artırabilir.

• Gerçi tüm mineraller vücut için önemlidir ama çinko, diğerleri arasında "ağır işçi" olarak bilinir, yani ağır işleri yapan mineraldir. Eğer kısır değilseniz, gücünüz hâlâ yerindeyse, rahatça ereksiyon olabiliyor ve bu durumun daha uzun yıllar sürüp gidecebileceğini hissediyorsanız her şeyi çinkoya borçlusunuz.

• Her ereksiyon için günlük ihtiyacınızın üçte biri kadar, yani 5 mg. çinko harcarsınız. Ancak harcanan çinkoyu geri almak da kolaydır. İrice bir biftek günlük çinko ihtiyacınızın tümünü karşılarken, tek bir istiridye "depoyu doldurur." Hindi, tahıl ve baklagillerde de bol çinko bulunur.

• Kadınları size kul köle edecek parfümü arıyorsanız boş yere uğraşmayın. Tek ve gerçek seks iksirini arayan bilimadamları araştırmalarını, kerevizde de bulunan güçlü erkeklik hormonu androsteron üzerinde yoğunlaştırdı.

• Araştırmalara göre androsteron vücuda girdikten sonra terle dışarı atılıyor. Siz kereviz yedikten sonra, tam anlamıyla kokusunu alamasa da partnerinizin, kadınları çektiğine inanılan androsteron sayesinde size iyice sokulduğunu göreceksiniz.

• Kereviz sayesinde yıllık ortalama performansınız öyle aman aman artmasa da düşük kalorili, bol lifli bir yiyecek yemiş, dişlerinizi temizleyip, ağız kokunuzu gidermiş olursunuz.

• Sabah içtiğiniz bir fincan kahve sadece "afyon patlatmıyor." Günde en az bir fincan kahve içen erkek ve kadınların, kendilerini diğer insanlara göre en az iki kat daha fazla seksi hissettikleri söylenir.

• Bunu uygulayan erkeklerin aynı zamanda ereksiyon sorunuyla da daha az karşılaştıkları bilinir. Uzmanlar sabah içilen bir fincan kahvenin cinsel gücü olumlu etkileyeceğini söylüyor.

• Ama siz yine de temkinli olun ve fincan sayısını abartmayın. Art arda içilen kahveler sizi giderek daha seksi değil, daha sinirli yapabilir; unutmayın.

• Artık güzel kadınları gördüğünüzde kendinizi iyi hissetmiyor, ereksiyon süreniz giderek azalıyor, sperm sayınız bir elin parmaklarını geçmiyorsa, sorunun kaynağı serotonin seviyesinin düşüklüğü olabilir. Bu son derece gerekli "madde"yi beyin, içinde karbonhidrat ve triptofan bulunan besinleri birlikte aldığınızda üretiyor. Bir amino asit olan triptofan et ve süt ürünlerinde bulunur.

• Serotonin seviyesini düşüren etkenlerin başında stres geliyor. Belki de bu yüzden uyku getiren bir madde olan triptofan, serotonin üretme denkleminin temel taşlarından biri. Triptofan ve karbonhidratları birlikte yediğinizde rahatlayıp gevşediğiniz için vücudunuz serotonin üretme fırsatını buluyor.

• Serotonin üretilince de gücünüz yerine geliyor. Vücudunuzdaki triptofan seviyesi için endişelenmeyin. Balık, tavuk ya da kırmızı eti, ekmek ya da hamurişiyle yerseniz sorun kalmıyor.

• Kalsiyum yoksa havai fişek gösterisi de yok. Orgazmdan sorumlu(!) olanlar da dahil, bütün kaslarınız kasılıp gevşerken vücudunuz yakıt olarak kalsiyum kullanır.

• Süt ürünleri, balık (özellikle konserve sardalya), ekmek ve yeşil sebzeler kalsiyum açısından zengindir.

• Kuru fasulye, yulaf ezmesi ve kabuklu meyveler gibi kolesterol düşüren yiyecekler dolaşım sisteminin düzenlenmesini de sağlar.

• Kolesterolün tıkayabileceği damarların arasında ereksiyonu sağlayan damar da var. Bu yüzden kızartma, yağ ve kırmızı et gibi kolesterol yükselten yiyeceklerden kaçınmak yararlı olacaktır.

• Ereksiyon sırasında penise normalden on kat daha fazla kan gider, ancak damarlar tıkanırsa sertleşme istendiği ölçüde olmaz. Kolesterol miktarını kontrol altına almanın en iyi yolu diyetinizin en fazla yüzde 30'unu yağa ayırmanızdır.

• Eğer vücudunuzdaki tiamin ve niasin seviyeleri düşükse yatakta bir Ferrari olmanız mümkün değil. Kuşkonmaz, tahıl, fıstık gibi ürünlerden alınabilen B vitaminindeki tiamin maddesi vücut hücrelerinizin ürettiği enerji miktarını arttırıyor.

• Et ve baklagillerde mevcut niasin ise kanı sulandırarak akışını hızlandırır. Bu durum, mutlu sona yaklaşırken vites değiştiren kalbinizi de oldukça rahatlatır. Üstelik niasin, testosteron yapımı için de gerekli.

• Çoğu kişi B vitaminini normal diyetle yeterli düzeyde alır. Özellikle alkol niasin seviyesini düşürdüğü için dikkatli tüketilmelidir.

• C vitamini deriyi yumuşak ve canlı tutarak karşı cinsi cezbetmenizi sağlar. Bir antioksidan olarak spermlerinizi serbest radikallerden korur.

• C vitaminin portakalsuyu, çilek ve kivide bulunduğunu biliyorsunuz. Ama domates ve yeşil sebzelerde de C vitamini bulabileceğinizi unutmayın.

• E vitamini testosteronun parçalanmasını engellediği için libidonuzu göklere çıkarır. Fındık, yağlı tohumlar, tahıllar, meyve ve sebzelerin hepsi iyi kaynaklardır.

• Ayrıca E vitaminini tablet olarak bulmak da mümkün. Ama günde 100 UI'dan fazla almamalısınız çünkü yüksek dozların tansiyonu arttırdığı biliniyor.

• Afrodizyak peşinde koşacak gücünüz ve zamanınız yoksa endişelenmeyin. Yediklerinize dikkat ederek de cinsel gücünüzü koruyabileceğinizi söyleyen uzmanlar özel bir menü de hazırladı.

Kahvaltı
• Bir fincan koyu kahve (kafein patlaması için)
• Bir kase çilek (C vitamini)
• İki dilim kızarmış esmer ekmek (kalsiyum, tiamin)
• Muz (riboflavin)
• Yarım tas sütün içine Müsli (çinko, kalsiyum)

Öğle yemeği
• Etli sandviç (çinko, kalsiyum, tiamin)
• Bir bardak süt (kalsiyum)
• Fırında patates (C vitamini)
• Bezelye (niasin)

Akşam yemeği
• Tavuk göğüs (niasin)
• Pilav (prostatınızı korumak için)
• Kuşkonmaz (tiamin)

Ara öğünler
• Yarı yağlı yoğurt (kalsiyum)
• Fıstık (tiamin)
• Kereviz (androsteron)
Read more »

Sağlıklı Beslenmek için 12 kural

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sağlıklı beslenme için 12 temel adımı belirledi. Buna göre, tahıl, taze sebze ve meyve tüketimi artmalı, et yerine kurubaklagil tercih edilmeli. İşte öneriler:


BESLEYİCİ bir diyet yapılmalı. Hayvansal kaynaklı besinler yerine temel olarak bitkisel kaynaklı besinler tercih edilmeli.


GÜNDE birkaç kez, ekmek, makarna, pirinç, patates gibi tahıl grubundaki besinler tüketilmeli.


GÜNDE birkaç kez, taze sebze ve meyve alınmalı.


VÜCUT AĞIRLIĞI (beden kitle indeksi), tercihen her gün yapılan orta düzeyde fiziksel aktiviteyle birlikte önerilen sınırlar içinde tutulmalı. Beden kitle indeksi, kişinin vücut ağırlığının boy uzunluğunun karesine bölünerek elde edilen bir değer. 18.5-24.9 arası normal sayılıyor.


YAĞ alımı kontrol edilmeli. Diyette yağdan gelen enerji oranı yüzde 30�u geçmemeli ve tereyağı, kuyruk yağı gibi doymuş yağlar yerine ayçiçek, mısırözü, soya, zeytinyağı gibi doymamış yağlar tercih edilmeli.


YAĞLI kırmızı etler ve kırmızı et ürünleri yerine mercimek, kuru fasulye, nohut gibi kurubaklagiller ile balık, tavuk ve yağsız etler tercih edilmeli.


SÜT ve süt ürünleri kullanılmalı. Ancak bunların az yağlı ve az tuzlu olmasına dikkat edilmeli.


SEÇİLEN besinler düşük şekerli olmalı, tahıllar, baklagiller gibi kompleks karbonhidratlar tercih edilmeli.


TUZ tüketimi azaltılmalı. Bir günde alınan tüm tuz miktarı, bir tatlı kaşığını geçmemeli. Tuzun iyotlu olmasına özen gösterilmeli.


GÜNDE iki kereden fazla alkol alınmamalı. Her alınan içki miktarındaki alkol değeri on gramı geçmemeli.


YEMEKLER hijyenik şekilde hazırlanmalı. Haşlama, fırın veya ızgara gibi pişirme yöntemleri kullanarak yemeğe eklenecek yağ azaltılmalı.


BEBEKLERE, ilk 6 ay yalnızca anne sütü verilmeli.
Read more »

Elekronik Doğum Kontrolü

Çin'de, erkekler için elektronik doğum kontrol yöntemi geliştirildi. Spermleri öldüren elektronik dalgalar yayan çağrı cihazı büyüklüğündeki bir alet, erkek iç çamaşırına yerleştiriliyor. Cihazın 1 saat çalıştırılması, erkekte bir ay kadar spermleri öldürerek sterilite sağlıyor.
Read more »

Doğum Kontrol Bantları

Cilt bantları sentetik hormonlar içerip doğal doğum kontrol hapları gibi etki göstererek gebeliği engellemektedirler.
Doğum kontrol hapları ile aynı etkidedirler.
Doğum kontrol bantları haplarından daha risklidir.Bazı marka doğum kontrol bantları, kan pıhtılaşmasına yol açarak ölüm riskini artırıyor.
Bu bantların yan etkileri doğum kontrol haplarından üç kat fazla , bunun sebebide bant kullanımı sırasında doğum kontrol haplarına oranla yüzde 60 oranında daha fazla östrojenin kana karışması .
Doğum kontrol hapları ve bantların aynı oranda östrojen içermesine rağmen bantların hormonu emme kapasitesi yüzde 50 fazla . Bu da kadında kan pıhtılaşması riskini artırıyor .
Read more »

Sevisirken Televizyonu Kapatmayi Unutmayin

Iste yeni bir cinsel saglik ile ilgili yazimiz. Bu seferki yazimizda sevisirken size televizyon acik olsa da olur mu yoksa kesinlikle kapatilmasi mi lazim? sorunun cevabini verecegiz.

Yapılan araştırmalarda eşlerin cinsel birlikteliklerini de televizyon karşısında gerçekleştirdikleri ortaya çıkmakta. Psikologlar ise bu durumun oldukça yanlış olduğunu, bu gibi durumlarda yeterli cinselliğin yaşanamayacağını açıklıyorlar. Eşlerin televizyonun cinsel hayatlarına olan etkisini önlemek için cinsel yakınlaşma sırasında mutlaka televizyonun kapatılmasını öneriyorlar.

Televizyon kanallarında ilgi çekici programların akşam saatlerinde yayınlanması, bir çok eşinde cinsel birlikteliğini bu saatlerde yaşaması çatışmaya neden oluyor.Televizyon kanalları sahipleri ise bu durumun tam tersinin meydana geldiğini savunuyorlar. Televizyonda yayınlanan programların cinsel birlikteliği azalttığını değil tam tersi cinsel birlikteliği arttırdığını söylüyorlar.Uzmanların yaptığı araştırmalar çiftlerin büyük bölümünün televizyonda seyrettiği olumsuz haberlerin, stres yaratan talk showların cinsel isteği kaybettiği konusunda kanıtlar ortaya koyuyor hatta televizyonun sadece açık olmasının da olumsuz etkiye neden olduğu bildiriliyor.
Read more »

Uykuda Seks Bagimlisimisiniz?

• Uyku sırasında çoğu insanın beyni de çalışmaya ara verir ama uykuda seks bağımlılığı hastalarında, yemek yemek ve seks yapmak gibi basit ihtiyaçları kontrol altında tutan hipotalamus hızlanır ve libidosunu uyarır.

• Derin bir uyku uyumakta olan sevgilinizin yanına uzandığınızda refleks olarak size sarıldığı oldu mu? Kadınlar o sırada yakınlık ihtiyacı içinde olduklarını fark etmeseler de vücutları temasa otomatik olarak tepki verir.

• Sevgilinize sokulduğunuzda vücudunuz ve beyniniz seksüel bir tepki veriyor. Öte yandan hipotalamus, uyurken bile vücutsal temas da dahil olmak üzere tüm ihtiyaçlarınızı gözlemliyor.

Uykuda seks hastalık mı?

• Araştırmacıların son gözdesi henüz tedavi yolu bulunamayan 'uykuda seks' hastalığı seksomnia...

• New Scientist dergisine konu olan hastalık, 'Uyku halindeyken cinsel ilişkiye girme ihtiyacı hissetme' olarak tanımlanıyor. Araştırmalarsa hastaların durumlarından utanmaları ve doktora açıklama yapamamaları nedeniyle ağır ilerliyor.

• Hastalık, ilişkileri de olumsuz etkiliyor. Dergiye konuşan hastalardan Lisa Mahoney, 'Kontrol altına alamadığım bu aptalca durum beni korkutuyor ve uzun vadede ilişkimi bozmasından endişe ediyorum' diyor. Araştırmacıların büyük kısmına göre seksomnia, uykuyla uyanıklık arasında kalınan uyurgezerliğin bir türü.

• Yetişkinlerde uyurgezerliğin yüzde 2-4 oranında görüldüğü, seksomnia'nın bu derece yaygın olmadığı söyleniyor. Ancak 2005'te yapılan bir internet araştırmasına göre seksomnia, tıbbi raporlarda belirlenenden daha yaygın bir rahatsızlık.

• Uyku uzmanı Mark Pressman'a göre, hastalık zaten sıklıkla çiftler arasında görülüyor. Pressman, “Bazen nefret ediyor, bazense tolere edebiliyorlar. Bazı ender rastlanan örneklerdeyse bunu uyanıkken yapılan sekse tercih ettiklerini görüyoruz” diyor.

• Uyku sırasında vücudun, hormon stoğu yapmak için bir çeşit ikmal mekanizması vardır ve bu yüzden uykusuzluk çeken kişilerde, cinsel dürtü hormonu olarak da bilinen testosteron seviyesi düşük olabilir.

• Buna rağmen bazı kadınlar, uykusuz kalmaları sonucunda sinirli oldukları zaman, seksüel olarak aşırı derecede uyarılmış oluyorlar. Bunun sebebi o sırada beynin daha ilkel bir konuma geçmesi olabilir.

• Erkek arkadaşınızın seviştikten hemen sonra uyuyakalmasına kızmaktan vazgeçin. Çünkü orgazm yaşamak bir erkeği yalnızca fiziksel olarak yormuyor, aynı zamanda vücudunda mutluluk ve uyku hissi veren bir hormon olan prolaktin birikmesine yol açıyor.

• Öte yandan kadınlarda ise prolaktin kadar salgılanan oksitosin hormonu da yakınlaşma ihtiyacını artırıyor. Bu da kadınların sevişmenin ardından partnerlerinin yanında uyuklamaktansa, ona sokulma ihtiyacını ortaya çıkarıyor.

• İrade dışı; uykuda orgazmlar özellikle erkeklerde hemen her zaman cinsel rüyalarla birlikte gerçekleşiyor. Uyku sırasında günlük çekingenliklerimiz ve öğrenilmiş denetimlerimiz, çok daha az etkin olduğundan birçok bilinçaltı dileklerimiz zararsız, simgesel biçimde rüya olarak ortaya çıkarlar.

• Bilinçli yasaklamaların etkisinin azalması, çoğu kimsenin, özellikle kadınların, uykuda çok daha hızlı orgazma gelmelerini de açıklar.

• Bugün genellikle uykuda orgazmın gerekli ve sağlıklı olduğu hatta cinsel perhiz durumlarında "doğal" bir ikame yolu oluşturduğu düşünülüyor.

• Yapılan araştırmalar bunun doğru olmadığını gösteriyor. Bu araştırma sonuçlarına göre; örneğin haftada birkaç kez cinsel birleşmeyle orgazma gelme olanağından yoksun kalan bir kadının uykusunda yaşadığı orgazm sayısı, yılda ancak birkaç kezlik bir artış gösterdi.

• Oysa bazı kadınların uykuda orgazm sayıları, cinsel birleşmede orgazmlarının artmasıyla oranlı olarak artış göstermiş. Yani aslında, uykuda orgazm insan vücudunun doğal bir işlevi olup, bilinçli cinsel eylemin ikamesi değil.
Read more »

25 Ekim 2013 Cuma

Aşırı zayıflamanın zararları

BEYİN

Karbonhidrat diyeti beynin fonksiyonlarını düzenleyen özellikle hafıza kapasitesini artıran serotonin maddesini etkiler. Hafıza kaybı ve çeşitli beyin bozuklukları başlar. Zeka kaybı başlar ve beynini hızlı ve doğru karar verme fonksiyonu bozulur.

KALP

Kısa sürede kilo vermek kalp hastalıklarına yol açar. Tansiyon yükselir ve kalp hastalıkları başlar. Süratli kilo kaybı sırasında yağ kaybıyla birlikte kaslarda zayıflar. Diyet kesildiğinde mide ve karın bölgesi süratle yağ toplar. Şok diyetlerden sonra alınan kiloları kaybetmek çok zordur.

ADALELER

Protein eksikliği adale zayıflığına yol açar. Özellikle sabahları kahvaltıyı kesmek adaleleri etkiler.

CİLT

Şok diyet B vitamini öncelikli olmak üzere tüm vitaminlerin ve minerallerin kaybolmasına yol açar. Cilt kurur ve dökülür.

KAN

Kanda demir azalması nedeniyle çeşitli kan hastalıkları başlar. Anemi ve hemoglobin bozuklukları görülür. Çabuk yorulma, kırgınlık, halsizlik görülür.

SAFRA KESESİ

Diyet safra kesesi faaliyetini etkiler. Çalışmayan safra kesesi taş üretmeye başlar.

KEMİK

Süt, yoğurt ve peynirin az tüketilmesinden dolayı ortaya çıkan kalsiyum eksikliği kemik erimesine yol açar Kemiklerin kırılması kolaylaşır, kırıkların iyileşme süresi ise uzar.

ENERJİ

Metabolizma bozuklukları lahana diyeti, greyfurt diyeti gibi sebze meyve diyeti sonucu ortaya çıkar.Sadece meyve ve sebze ile beslenenlerde (et ve balık yemeyenlerde) metabolizma bozuklukları ortaya çıkar, tüketilen her türlü besin kilo yapar
Read more »

Atkins diyeti

Hedef: Haftada 2 kilo.
Günlük kalori: 1100 Kcal

Yağlı besinlerin serbest olduğu tek diyet. Amerikalı uzman Atkins tarafından geliştirilen bu diyet yağı ve proteini serbest bırakırken şekerli tüm besin maddeleri yasak. Et, balık, yumurta, mayonez ve tüm şarküteri ürünlerini istediğiniz gibi tüketebilirsiniz. Diyetin doymuş yağ ve kolesterol oranının yüksek olması nedeniyle koroner kalp hastalığı açısından risk taşıdığı iddia ediliyor. Bazı iddialara göre egzersiz yapanlar için kesinlikle uygun olmayan bu diyet vücuttan daha fazla kas dokusu ve su kaybedilmesine neden olur.

Atkins diyetinin B grubu vitaminleri, özellikle B1, B6, folik asit ile magnezyum açısından yetersiz olduğu söyleniyor. Bu vitaminleri takviye etmeyi ihmal etmeyin.

Bu diyetin günlük menüleri:

30 GÜN BOYUNCA
Sabah : Beyaz peynir, jambon, domates, salatalık.
Öğle : 1 porsiyon tavuk ya da balık, zeytinyağlı salata.
İkindi : Beyaz peynir, salatalık, yeşillik.
Akşam : 1 porsiyon kırmızı et, tavuk ya da balık, zeytinyağlı salata.
Read more »

Akapunktur

Klasik Çin tıbbında insan yaşayan evrenin bir parçası olarak kabul edilir ve herşeyin içinde varolan evrensel gücün insanın da içinde bulunduğuna inanılır. �Chi� adı verilen bu enerji insan vücudunda �meridyen� denilen kanallarda dolaşır. Akupunktur yöntemi ile bu kanallarda meydana gelen enerji dolaşım engelini ortadan kaldırarak dengeyi sağlamak ve bu şekilde hastalığı önlemek amaçlanır.

İnsan vücudunun kendi kendini onarım gücü çok yüksektir. Vücudumuzda bu gücü harekete geçiren belli uyarı noktaları vardır ki, bunlara �akupunktur noktaları� denir. Bu noktalar uyarılarak vücudumuzdaki enerji dolaşımı normale döndürülür ve hastalık hali ortadan kaldırılır. Böylece organizma ilaç tedavisine gerek kalmadan, kendi olanaklarıyla hastalığın ortadan kalkmasını sağlar. Hastalığın belirtilerine değil, nedenine yönelik bir tedavi metodudur.

Hipokrat, canlıların kendi kendilerine iyi olma kudretlerinden ve iç hekimden bahseder. Paracelcus, �Hiçbir hayat sadece dış hekimin çabalarıyla varolamaz; dış hekim, iç hekime yardımcı olabilir.� der.

Akupunktur organizmanın kendi kendini tedavi ettiği bir metottur ve en önemli özelliği yan etkisinin olmamasıdır. Bu tedavi metodunu üç ana başlık altında toplayabiliriz:

Çeşitli hastalıkların tedavisi
Analjezi-anestezi
Alışkanlık tedavisi
Özellikle Uzakdoğu ülkelerinde kullanılan ilaçsız tedavi yöntemi akupunktur, Türkiye�de de hızla yaygınlaşmaktadır. Üniversitelerde ders olarak okutulan akupunktur, alternatif tıp olarak değerlendirilmemelidir; binlerce yıllık geçmişiyle akupunktur tıbbın kendisidir.


AKUPUNKTURUN FELSEFESİ


Batı düşüncesi olayları sebep-sonuç ilişkisi içinde değerlendirir. Çin düşüncesine göre ise, çeşitli olgular bir bütünlüğün parçasıdır ve birbirleriyle ilişki içindedir.

Düşünce temelindeki bu farklılıklar, tıbbi uygulamada da kendini gösterir. Batı tıbbı analitiktir; derin nedensel bağlantılara girer, ayrıntılı sınıflamalar yapar. Çin tıbbında ise, semptomlar ve bulgular hep birlikte değerlendirilerek toparlanır ve bir bütüne varılmaya çalışılır. Çin tıbbına göre hastalık belirli bir zamanda, belirli bir kişide ortaya çıkan bir olgudur. Hastalık değil, hasta ön planda değerlendirilir. Buna göre, Tradisyonel Çin Tıbbı�nda mental (zihinsel), emosyonel (duygusal) ve fiziksel bulgular birlikte ele alınır.

Vücutta Yin ve Yang adı verilen birbirine zıt, ancak uyum içinde iki eneji vardır. Bunu gösteren ambleme Taiji (Büyük İkilem) denir. Siyah Yin�i, beyaz Yang�ı simgeler. Ancak, Yin�in içinde Yang, Yang�ın içinde de Yin vardır. Yin ve Yang�ın dengelenmesi normalliğe, dengenin bozulması anormalliğe yol açar. Dengesiz Yin ve Yang, denge arayışı içerisinde sürekli kendilerini değiştirirler. Bu dengenin sağlanması için doktor iğneler ile, ilgili akupunktur noktalarını uyararak hastayı tedavi eder.


AKUPUNKTURUN TARİHÇESİ


Çin�de iğne ve ısı anlamına gelen �Chen-chin� ile adlandırılan bu tedavi yöntemi, Batı�da akus (iğne) ve punctura (batırmak) sözcükleri birleştirilerek, �akupunktur� olarak adlandırılmıştır.

Tradisyonel Çin Tıbbı (TCM), yaklaşık 3000 yıllık bir süre içerisinde gelişmiştir. II. Shang Hanedanı dönemine ait arkeolojik kazılarda tıbbi konuların anlatıldığı taşlar ve akupunktur iğneleri bulunmuştur. Noktaların yerleşimini gösteren şemalar ilk olarak İ.S. 317-581 yılları arasında çizilmiştir. Avrupa�da ise akupunktur ile ilgili ilk kitapların yazılması 1600�lü yıllara rastlar.

1972�de ABD Başkanı Richard Nixon beraberindeki büyük bir heyet ile Çin�e resmi bir ziyaret yapmıştır. Bu ziyaret programı içinde Çinli doktorlar Amerikalı heyete �akupunktur anestezisi altında yapılan cerrahi bir operasyon� izletmişlerdir. Bu olaydan sonra, akupunkturun Batı�da popülaritesi artmış; uygulanması ve incelenmesi bütün dünyada yaygınlık kazanmıştır.

UYARI NOKTALARI VE UYGULAMA


Uyarı noktaları
İnsan vücudunun kendi kendini onarım gücü çok yüksektir ve bu gücü harekete geçiren belli uyarı noktaları vardır. İnsan vücudunda bin kadar uyarı noktası vardır ve bu noktalardan 650-700 tanesi kullanılır. Her hastalık için ayrı program ve ayrı noktalar bulunmaktadır. Önemli olan doğru bir teşhisle, hangi noktaya nasıl bir uyarı yapılacağıdır (lazer, iğne ya da hangi iğne); bu çok iyi bilinmelidir. Akupunktur tedavisinde sırt, boyun, el, kulak ve vücudun diğer bölümleri kullanılır. Birçok hastalığa ilişkin en çok uyarı noktasının bulunduğu uzuvlar ise eller ve kulaklardır.
İnsan vücudundaki belirli akupunktur noktalarına iğneler sayesinde yapılan uyarılarla organizmanın hemen her yerine ulaşabilecek haberler iletilmektedir. Bu iletişim, akupunktur noktasını oluşturan hücrelerden lokal hücresel uyarıların sinir terminallerine ve son olarak da beyne ulaşır. Beyin de bu uyaranı gerekli organlara ulaştırır ve ilgili organ ve uzuvlardaki enerji dengesi düzelir. Dolayısıyla hastalık da ortadan kalkmış olur.

Lazerle akupunktur
Lazer bir ışıktır. Bildiğimiz, kullandığımız ışığın konsantre edilmiş hali olduğu söylenebilir. Bazı hastalıkların tedavisinde ya da kimi zaman hastanın tercihi doğrultusunda iğne yerine lazer kullanılmakta, iğne batırılarak uyarı yapılacak noktaya lazerle uyarı verilmektedir. Özellikle ameliyatlar ve kazalar sonrası kalan izlere karşı lazerle akupunktur son derece etkili sonuçlar vermektedir. Ayrıca, çocukların tedavisinde iğneye alternatif olmaktadır.

Nasıl iğne?
Eskiden Çinliler sivri taş parçaları kullanmaktaydı. Bangkok�ta ise bu amaçla bambu kamışının kullanıldığı biliniyor. Akupunktur yöntemi ile tedavide önceleri altın kullanılmıştır. Altının elektirik potansiyel farkını alışı ve düzeltişi çok önemlidir. Bu yüzden altınla tedavi uygulanan hasta çok daha kolay ve çabuk iyileşme göstermektedir. Ancak bütün bu olumlu özelliklerine karşın altının oldukça pahalı ve yumuşak bir madde olması dolayısıyla akupunktur sırasında vücuda uygulanması, gereken noktalara batırılması zor olmaktadır. Buna bir çözüm yolu bulmak amacıyla, altını iğne haline getirirken içine bazı metaller konmuştur. Altının pozitif bir etkisi vardır. Gümüş de çok iyi bir akupunktur iğnesi olmasına rağmen, biraz negatifliğe yönelik bir özellik göstermektedir. Günümüzde ise, dünyada altın ya da gümüş iğne kullanılmamaktadır. Elektriği altın kadar iyi ileten standart bir çeliğin üretilmesi ile bütün dünyada bu yeni metal kullanılmaya başlanmıştır.
AKUPUNKTURDA KULAĞIN ÖNEMİ


Kulakta bedenin hemen hemen her uzvuyla ilgili bir akupunktur noktası bulmaktadır. Örneğin, insanın bağırsağı, kalbi, karaciğeri ile ilgili noktalar kulağında mevcuttur. Bu yüzden akupunktur tedavisinde vücutla beraber veya tek başına kulaktaki noktalar kullanılmaktadır. Öte yandan kulağın bu özelliği, hastalığın belirlenmesine, deteksiyona yardımcı olmaktadır.


AKUPUNKTUR VE ZAYIFLAMA


Şişmanlık
Şişmanlık Nedir?
Dünyada şişmanlık
Neden kilo almak/vermek istediğimizde zorlanırız?
Vücut-Kitle indeksi nedir?
Akupunktur ve Zayıflama
Akupunkturla neden daha kolay ve kalıcı zayıflanır?

Şişmanlık (Obezite)
Şişmanlık, vücutta yağ dokusunun normalden fazla olmasıyla karakterize bir hastalıktır.

Şişman bir kişi ayrıntılı tetkiklerden geçirildiğinde, bazen hiçbir anormalliğe rastlanmayabilir. Bazen fiziksel olarak da bir belirti yoktur. Ancak, diğer yandan tip II şeker hastalığı tanısı konmuş hastaların % 60�ı şişmandır. Yine, vücuttaki yağ dokusunun artması ile, hormonal-metabolik hastalıkların ve kalp-damar hastalıklarının ortaya çıkması ya da ağırlaşması arasında doğrudan bir ilişki olduğu bilinmektedir.

Pekiyi, öyleyse neden gereğinden fazla besin tüketiriz? Şişmanladığımızı göre göre neden buna devam ederiz? Bu soruların yanıtları araştırılmış ve obez kişilerin yemek yeme konusunda daha çabuk uyarıldıkları, damak tatlarının daha gelişmiş olduğu, daha geç doydukları ve yemek yeme işinin günlük yaşamları içinde kafalarını daha fazla meşgul ettiği gözlenmiştir.

Genetik, metabolik, hormonal ve sinirsel birçok karmaşık sistem şişmanlığın oluşmasında rol oynar. Aile yapısı, beslenme alışkanlıkları, yaşam tarzı, psikolojik sorunlar bu karmaşık sistemin herhangi bir basamağında etkili olarak şişmanlığa giden yolu açar.

Obezite bir hastalık olduğu için, bir diyet uygulayıverip bırakmakla ortadan kaldırılamaz. Yeni beslenme alışkanlıkları ve yeni bir yaşam şekli gerektirir. Obezitenin de, şeker hastalığı ya da yüksek tansiyon gibi, yaşam boyu takip edilmesi gerekir.


Şişmanlık sıklığı dünyada gittikçe artmaktadır. Ortalama sıklık % 25 olarak verilmektedir; bu yüzdeye şişman olmayıp ideal kilosunun üzerinde olanlar da katılınca oran % 50�ye ulaşmaktadır.

Obezite sıklığının artmasının nedenleri:
- Sosyo-kültürel faktörler,
- Biyolojik faktörler,
- Davranışsal faktörler,
- Gıda çeşit ve alımının artması ve kolaylaşması,
- Alkol tüketiminin artması,
- Teknolojinin ilerlemesi ile günlük eneji tüketiminin azalması,
- Özellikle çocukluk çağında bilgisayar ve televizyon karşısında geçerilen zamanın artması ile yağlı ve katkılı yiyecek tüketiminin artması.


Yenilen besinler, vücudumuzda metabolik olaylar sonucunda yakılır ve bu yanmadan elde edilen ısı ve eneji, hayatsal fonksiyonların işlemesi için kullanılır. Metabolizma hızını, vücut kendisi ayarlar; Yani vücut az ya da çok enerji harcayabilme yeteneğine sahiptir. Ancak, harcanacak eneji miktarı vücudun alışık olduğu kilosunu korumaya yönelik olarak ayarlanmıştır. Bu nedenle kilo vermek amacıyla az kalori alındığında, metabolizma hızı düşer ve bünye kilo kaybetmemek için kendini korumaya çalışır. Vücudumuz, kendi alışık olduğu kilosunu koruma çabasındadır.
Diyet yapan birçok kişi çok az yedikleri halde, çok yavaş zayıfladıklarından yakınırlar ve çoğu zaman da sabredemeyerek diyete son verirler. Bundan sonra da eskisi gibi yemeye başlayınca, verilen kilolar çok daha hızlı bir şekilde geri alınır ve eski kiloya ulaşılınca kilo artışı durur.

Bunun benzeri bir durum kilo almak isteyenlerde de görülür; günlük gıda miktarlarının iki veya üç katını yeseler bile çok az kilo alabilirler.
Vücudun kilo vermeye gösterdiği bu direnç, insanoğlunun binlerce yıllık geçmişinde yaşadığı doğal afetler, savaşlar, hastalıklar nedeniyle aç kalmaktan ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki, 20. yüzyılın sonunda bile dünyada açlık çeken bölgeler vardır.
Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz:
Kilo vermek için çok aceleci olmamak gerekir. Haftada 15 kg. verdiren mucize diyetler son derece sakıncalıdır ve bu derece hassas çalışan bir metabolizmayı bozmaktan başka işe yaramaz. Günlük 1000 kalori altındaki diyetler kalp kasında hasarlara neden olacak ölümlere yol açabilir. Haftada 0.5-1 kg. vermeyi sağlayan diyetler güvenli olduğu kadar, kalıcı sonuçlar da sağlar. Daha hızlı kilo vermek isteyenler, bunu biraz egzersiz yaparak gerçekleştirebilirler.


Pratikte şişmanlığın ölçümü için kullanılan çok basit iki yöntem vardır:

1. BMI (Beden Kitle İndeksi) = Vücut ağırlığı (kg.) / boy² (m²)

<19 data-blogger-escaped-br="">zayıf

19-25
normal

25-30
fazla kilolu

30-40
şişman (obez)

>40
çok şişman (morbid obez)

2. Bel çevresi ölçümü: Erkeklerde 102 cm., kadınlarda 88 cm. üzeri riskli görülmektedir.

Beden kitle indeksi ve bel çevresi ölçümü arttıkça, ortaya çıkacak tıbbi sorunların en önemlileri şunlardır:
- Kalp-damar hastalıkları
- Tip II şeker hastalığı
- Hipertansiyon
- Safra taşları oluşumu
- Karaciğer yağlanması
- Uyku ve solunum problemleri
- Eklemlerde dejeneratif değişiklikler; özellikle bel, diz, kalça gibi vücut yükünü taşıyan eklemlerde kireçlenme.


Akupunktur ve Zayıflama
Bilindiği gibi akupunktur alışkanlık tedavilerinde kullanılır. Kilo verme de beslenme alışkanlıklarının ve yaşam tarzının değiştirilmesi ile mümkün olduğuna göre, bu yeni alışkanlıkların edinilmesi sırasında, akupunktur hastaya çok büyük kolaylıklar sağlar.

İştahı düzenler ve yemeklere saldırma güdüsünü ortadan kaldırır.
Mide asiditesi kontrol altına alınarak, mide kazınması, yanması gibi sorunlar engellenir.
Düşük kalorili beslenmeden dolayı yaşanabilecek halsizlik önlenir.
Metabolizma hızını düzenler. Akupunkturla tedavi gören hasta, kendi kendine yaptığı diyetlerden daha kolay kilo vermeyi başarır.
Akupunktur tedavisi sırasında, vücutta serotonin ve endorfin seviyeleri artmaktadır. Bu hormonlar diyet yapan kişiye huzur verir, sedasyon sağlar. Böylece diyet yapan kişi, eski yemek yeme zevkinin kısıtlanmasından dolayı huzursuzluk ve tedirginlik yaşamaz.
30-40 kg. fazlası olan hastaların tabii ki uzun bir zaman diyet yapmaları gerekir. Ancak, çoğu insanda böyle bir sabır olmadığı için, her pazartesi başlanan diyetler, her cumartesi sona erer. Böylece sık sık yapılan diyet denemeleri sonucu her geçen günkilo vermek daha da zorlaşır. İşte, bu gibi hastalarda akupunktur inanılmaz başarılar sağlar ve hasta 1 yıla kadar uzanan bir zaman diliminde onlarca kilo verebilir. Hastanın uzun süre diyete dayanabilmesinin nedeni, akupunkturun yarattığı sedatif ve trankilizan etkiden dolayıdır. Ayrıca hasta kilolarının eridiğini gördükçe daha çok motive olup, bu işe dört elle sarılmaktadır.


AKUPUNKTUR VE SİGARA BIRAKMA


Akupunkturla Sigara Bırakma Tedavisi
Akupunktur ile sigara nasıl bırakılabilir?
Akupunktur ile kaç seansta sigara bırakılabilir?
Akupunktur ile sigarayı bırakmada başarı oranı nedir?
Sigarayı Neden Bırakalım?
Sigara neden zararlı?
Sigarayı bırakan bir insanın vücudunda ne gibi olumlu gelişmeler olur?
Sigara içen bir kişiyi bırakmaya iten nedenler nelerdir?
Sigarayı bırakma yolları nelerdir?
Sigarayı bırakmak isteyenlerin yaşadığı tipik kaygı ve sorunlar nelerdir?


Akupunktur ile sigara nasıl bırakılabilir?
Yapmanız gereken tek şey sigarayı bırakmaya karar vermektir. Bu, insanın yaşamında alabileceği en önemli kararlardan biridir. Bu kararı verdikten sonra, akupunktur, size sigarayı bırakmanızda büyük kolaylık sağlayacaktır.

İnsanlarda serotonin ve endorfin adı verilen iki madde vardır. Bunlar beyinde bulunur ve rahatlık, hoşluk, keyif ve huzur gibi duygular ile ilgilidirler. Normalde insanlarda kahkaha atınca, mutlu bir haber alınca ya da çikolata veya güzel bir tatlı yiyince, bir yeriniz acıyınca serotonin ve endorfin düzeyi yükselir. Ancak sigara içenlerde serotonin - endorfin salgılama işini sigara üstlendiğinden vücut otonomisini kaybetmiştir. Hani keyiflenince de, dertlenince de sigara içilir ya, işte, açıklaması budur.

Sigarayı bırakanlarda ilk hafta beyin serotonin salgılama işini gerçekleştiremediğinden vücut oldukça zor anlar yaşar. Beyin ancak 72 saat sonra eski görevini yapmaya başlar.
Bu 72 saatlik süre içinde, hastanın yoksunluk belirtileri önlenirse, sigarayı bırakması çok kolaylaşır. Akupunktur ile tedavi, kişinin sigara içmemekten dolayı oluşabilecek şikayetleri ortadan kaldırır. Böylece sigara içmemeye karar vermiş olan kişi, bunu hiç zorlanmadan başarır; çünkü, akupunktur tedavisi beyni yeniden sigaraya gerek duymadan serotonin ve endorfin salgılaması için uyarır ve bundan sonra da beyin eski otonomisini kazanır.


Akupunktur ile kaç seansta sigara bırakılabilir?
Üç gün üst üste 20 dk.lık 3 seans tedavi uygulanır. Toplam 1 saat süren bir tedavidir. Böylece 72 saatlik en zor geçen dönemde vücut kontrol altındadır. Daha sonra hastanın bağımlılık derecesiyle bağlantılı olarak ek seanslar yapılabilir, ama genellikle buna gerek kalmaz. Tedavi süresince tek bir sigara bile içilmemesi ve nikotin preparatları kullanılmaması gerekir. Aksi halde, başladığımız noktaya geri döneriz.


Akupunktur tedavisi ile sigarayı bırakmada başarı oranı nedir?
%90 - 95 gibi yüksek bir başarı oranı vardır.


Sigara neden zararlı?
Tütün kullanımı yaklaşık 200 yıl öncesine kadar gidiyor. İlk zamanlarda tütünün sağlığa iyi geldiği düşünülüyordu. Sigaranın zararları 1950�li yıllara kadar çok fazla bilinmiyordu. Ancak, daha sonraki yıllarda yapılan araştırmalar, sigaranın insan sağlığına gerçekten zararlı olduğunu ortaya çıkardı. Sigara dumanında sağlık açısından zararlı yüzlerce (bu sayı abartılmamıştır) madde bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse, bunların en çok bilinenlerinden birkaç tanesi ; amonyak, terebentin, kadmiyum, insektisitler, naftalin, aseton, arsenik, formal, hidrojen siyanür, radon, polenyum, deterjanlar...
Bunların bir çoğu kanserojendir. Ayrıca tütün ve sigaranın sarıldığı kağıdın yanmasından dolayı açığa çıkan maddeler ve katran da yine konserojen maddeler arasındadır.
Kalıp - Damar sağlığı açısından özellikle tehlikeli olan maddeler ise nikotin ve karbonmonoksittir. Nikotin kalp artışlarını hızlandırır, tansiyonu yükseltir, kan pıhtılaşmasını arttırır. Yani kalbin yükünü ve oksijen ihtiyacını arttırır. Bütün yanma olaylarında açığa çıkan zehirli bir gaz olan karbonmonoksit ise, kandaki oksijen ile birleşerek kanda bulunan oksijen miktarını düşürür. Sonuç olarak nikotin nedeniyle oksijene gereksinimi artmış olan kalp, kanda yeterli oksijeni bulamaz ve işi çok daha zorlaşır.

Sigara kullanımı ile doğrudan ilişkisi olduğu kanıtlanmış hastalıkları şöyle sıralıyalım: Ağız kanserleri, sindirim sistemi kanserleri, solunum sistemi kanserleri, akciğer hastalıkları, kalp ve damar hastalıkları, ülser, mesane kanseri.

Dünya Sağlık Örgütü�ne göre dünyada 1 milyar 100 milyon insan sigara içiyor. Erkekleri %47si, kadınların %12�si sigara tiryakisi. Ayrıca, son yıllarda sigara içen kadınların sayısında nispeten daha fazla bir artış olduğu gözlemlenmektedir. Bu da dünyaya yeni gelecek nesillerin sağlığını direkt olarak etkileyecektir. Son rakamlara göre, dünyada yılda 3 milyon kişi sigaraya bağlı hastalıklar nedeniyle ölmektedir.
Şimdi hemen yeri gelmişken önemli bir konuya değinmek gerekiyor. Örneğin; akciğer kanserinin sigaraya bağlı olarak meydana geldiği heryerde söyleniyor. Fakat siz daha geçen ay akciğer kanserinden ölen bir tanıdığınızın hiç sigara içmediğini biliyorsunuz ve uzmanların biraz fazla abarttığını düşünüyorsunuz. Bunun açıklaması şöyle: Akciğer kanserinin 4 türü vardır; hatta bunların da alt grupları vardır. Bunların içinde sigara kullanımı ile doğrudan ilgili olanlar (%60) zaten en sık görülen kanser türleridir. Sigara ile ilgisi olmayan ise, çok daha az oranda görülen bir kanser türüdür.

İngiltere�de yapılan bir araştırmaya göre günde 20 sigara�dan fazla içenlerin %40�ı, daha emeklilik yaşına gelmeden ölmektedir. Oysa sigara içmeyenlerde bu oran %15�dir.

Bir de pasif içici kavramı var. Sigarayı içen kişi, eğer filtreli sigara içiyorsa, bu filtre bir miktar zararlı maddenin geçişini engelleyebilir. Halbuki sigaranın ucundan havaya karışan duman hiçbir süzgeçten geçmediği için daha tehlikelidir. Yani uzun süre bu dumana maruz kalan ve pasif içici denilen kişiler de tehlike altındadır. Ayrıca unutmamak gerekir ki, sigarayı içen kişi de havaya yayılan bu dumanı yine solumaktadır. Sigara içilen evlerdeki küçük çocuklarımız bronşit ve zatürre gibi solunum yolu hastalıklarına daha sık yakalanırlar. Pasif içici olduklarından akciğer kanseri açısından risk grubundadırlar ve ileride sigara içmeye daha çok eğimli olurlar.
Özellikle gelişmiş ülkelerde kamuoyuna yansıyan bu sonuçlar ve alınan tedbirler sonucunda sigara kullanımı %50 ye varan oranlarda azaltılmıştır. ABD, İngiltere, Kanada bu konuda başarılı ülkeler arasındadır.

Öte yandan, aynı zamanda sigara üreticisi olan bu ülkeler, gelişmekte olan ülkelerde edindikleri pazarlarını büyütme çabası içindedirler.


Sigarayı bırakan bir insanın vücudunda ne gibi olumlu gelişmeler olur?
20 dk sonra tansiyon ve nabız normale döner.
8 saat sonra vücut kendini yenilemeye başlar. Kan oksijeni normal düzeye çıkar.
24 saat sonra kalp krizi riski azalmaya başlar. 1 yıl sonra yarıya düşer.
48 saat sonra duyu organları iyi çalışmaya başlar. Tat ve koku duyusu düzelir. Cilt kendini yeniler.
72 saat sonra Akciğer kapasitesi artar, solunum rahatlar.
2 hafta sonra efor kapasitesi artar (Yürüme, merdiven çıkma�).
1-9 ay içinde akciğer hücreleri yenilenir. Akciğer hastalıkları (zatürre gibi) riski azaltır. Öksürük, nefes darlığı düzelir.
5 yıl sonra ağız, boğaz, yemek borusu kanserleri riski %50 azalır.
Pankreas, mesane, rahim kanseri riski azalır.
Sindirim sistemi ülseri riski azalır.
Sigara gebelikten önce ya da gebeliğin ilk 3 ayında bırakılırsa erken doğum riski ve düşük doğum kilolu bebek doğurma riski, içmeyenlerdeki düzeye iner.
Koroner kalp hastalığı riski sigaranın bırakılmasından 15 yıl sonra sigara içmeyenlerin düzeyine iner.
Aynı evde yaşayan küçük cocuklar ve bebeklerin, solunum yolu hastalıklarına yakalanma riski azalır.


Sigara içen bir kişiyi bırakmaya iten nedenler nelerdir?
Sigaraya bağlı bir hastalığın ortaya çıkması.
Fiyatın pahalı gelmesi.
Sigaranın zararları hakkındaki yayınlar.
Çevresi tarafından bırakmaya yönelik teşvik, kınama.
Kapalı yerlerde sigara içiminin yasaklanması.

Gelişmiş ülkelerde sigaranın zararları hakkındaki yazılar, sigaranın fiyatı, kınama ve yasaklamalar etkili olmaktadır; ancak, bizim insanımızı bir hastalığın ortaya çıkması daha çok etkilemektedir. Örneğin, kalp krizi geçirmiş veya by-pass ameliyatı olmuş hastaların sigarayı bırakma oranları yüksektir ve başarılıdır.


Sigarayı bırakma yolları nelerdir?
Akupunktur,
Grup Terapisi,
Hipnoz,
Kişisel çaba ile bırakma,
Farmokolojik tedavi.


Sigarayı bırakmak isteyenlerin yaşadıkları tipik kaygı ve sorunlar nelerdir?
Sigarayı azaltmak mı, tamamen bırakmak mı? Yoksunluk belirtilerinin daha uzun sürmesine neden olur. Çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanır. Sigara miktarı yine arttırılır.
Ara ara sigara içmek: Vücuda tekrar nikotin etkisini hatırlatır. Zamanla düzenli olarak içmeye dönüşür. Halbuki sigara içilmemesine alışmak daha kolaydır.
Çevre baskısı: Sigarayı bırakanların çoğu çevresi tarafından adeta tekrar içmeye zorlanır. Bu, sigara içenlerin bir kişiyi daha kaybetmelerinden kaynaklanan ilginç bir psikolojik durumdur. Ancak kısa bir zaman içinde arkadaşlarınız da sigara içmediğinizi kabullenip sizi rahat bırakacaklardır.
Katran ve nikotin düzeyi düşük (light) sigara içmek: Bu durumda genellikle günlük sigara adedi arttırılarak eski nikotin düzeyi tutturulmaya çalışılır. Zaten �tehlikesiz sigara� yoktur.
Sorumluluğu başkasına yıkmak: Çoğu kişi sevdiği birisi onu desteklemezse sigarayy bırakmaktan kaçar. Hatta deneyip de başarısız olursa başkasını suçlar. Oysa sigarayı bırakmak öncelikle kişisel bir sorundur, mutlaka kendinize güvenmeyi başarmalısınız.
Şişmanlama korkusu: Gerçekte sigarayı bırakanların sadece 1/3�ü kilo alır ve bu fark gerçekte 3-4 kg. kadardır. Bundan daha fazla alınan kilolar kendine güvensizlikten kaynaklanan, sigarayı elde ve ağızda tutmak alışkanlığının yerini alan, abur cubur atıştırma alışkanlığıdır. Oysa, gerçekte sigarayı bırakmaktan dolayı ilk günlerde açılan iştah, kısa bir süre sonra normale döner.
Yoksunluk belirtileri: Şiddetli nikotin arayışı, gerginlik, kızgınlık, huzursuzluk, sinirlilik, uyku kalitesinin bozulması, iştah artışı ve benzeri belirtiler olabilir. Bu belirtiler geçicidir ve vücudun kendini onardığını gösterir. Örneğin, öksürük ve balgam artışı, solunum yollarındaki titrek tüylerin zehirli maddeleri atmak için görevlerini yerine getirmeye başlamasından kaynaklanır. Yoksunluk belirtileri sigara bırakanların 2/3�ünde görülür. Belirtiler, ilk 72 saat içinde şiddetlidir. 7-10 gün içinde azalarak ortadan kalkar.
Read more »

Ömrü Uzatan Yiyecekler

Uzmanlara göre brokoli, portakal, yulaf, domates, somon balığı, bezelye, ceviz, çay üzümü, yoğurt, bal kabağı, soya fasulyesi, hindi, ıspanak ve çayı haftada en az 4 kez tüketmek estetik gençleşmeyle eş değerde, ayrıca sağlıklı ve uzun bir ömür sağlıyor.


"Süper Yiyecekler" olarak adlandırılan 14 temel besin ürünü Californialı bir doktor tarafından daha önce hastalarına önerilmişti. Avustralyalı doktor ve alternatif tıp uzmanlarının da önerdikleri bu 14 yiyecekten brokolinin göğüs ve prostat kanserlerine, portakalın da C vitamini deposu olmasıyla tüm kanserlere karşı koruyucu özelliği bulunuyor. Yulaf ise kan basıncını dengeleme ve kilo almayı durdurma özelliği ile öneriliyor. Böğürtlen olarak da bilinen çay üzümü, soya fasulyesi, ıspanak, yeşil veya siyah çay, hindi eti, ceviz ve yoğurt ise yoğun vitamin içerdikleri için özellikle yaşlı kişilerin sağlıklı ve dinç olmalarını sağlıyor.


Avustralyalı Plastik Cerrah Dr. Steve Pratt, yaklaşık 20 yıldır, yaptığı güzellik operasyonlarından sonra bu yiyeceklerin yer aldığı bir diyeti hastalarına verdiğini belirterek, hepsinin periyodik olarak yenmesiyle birçok sağlık sorununun kolaylıkla çözüme kavuşacağını ve derinin gençleşeceğini öne sürdü. Pratt, bu 14 ayrı yiyecekten her birinin haftada en az 4 kez yenilmesi gerektiğini söyledi.


Eternal Health adlı kitabın yazarı Dr. Michael Elstein ise "Hindi etinin neden yaşlılığı önlediğini çözemedim. Fakat beyaz et vejeteryan olmayanlar için oldukça sağlıklı" dedi. Bu yiyeceklerin anti-oksidan içerdiği için vücut sisteminin hastalıklarla savaşında yardımcı olduğunu ifade eden Elstein, "Yaşlandıkça göğüs ve prostat kanseri riski artar. Önlemenin tek yolu da yüksek oranda anti-oksidan içeren ve zengin vitamine sahip olan bu yiyecekleri tüketmektir" dedi.


Ispanak ve ceviz kolesterolü düşürmek için önerilirken, yeşil çayın yağları yakmak ve yetişkinlerde obeziteyi önlemek için ideal olduğu savunuldu. Omega 3 yağı içeren somon balığının ise kalp krizini önleme ve beyin hücrelerinin çalıştırılması ile depresyona karşı birebir olduğu öne sürüldü. Özellikle yaşlıların ıspanak yemekten vazgeçmemeleri gerektiğine dikkat çeken uzmanlar, ıspanağın gözün görme yeteneğini geliştirdiğini ve karaciğere yardımcı olduğunu kaydetti.


Estetik ameliyatların insanları genç gösterdiğini fakat genç hissettiremediğini savunan uzman doktorlar, "Vücut sağlıksızsa, genç görünmenin bir önemi ve faydası yok" diye konuştu.
Read more »

Yiyeceklerin Sindirim Süreleri

Yediklerimizi ne kadar süre içinde sindirebildiğimizi bilirsek, spor, uyku gibi herhangi bir faaliyete başlamadan önceki öğünlerimizi daha bilinçli düzenleyebiliriz.

Örneğin uzun bir işe, yürüyüşe veya spor gibi yüksek performans gerektiren bir işe başlamadan bir saat öncesinde bir şeyler yememiz gerekiyorsa, sindirimi bir saat içerisinde tamamlanabilecek besinleri tercih etmeliyiz. Genel bir fikir vermesi açısından besinlerin sindirim süreleri şu şekilde özetlenebilir:

1 saatte sindirilebilenler: Su, çay, kahve, enerji yiyecekleri, sporcular için özel hazırlanmış karbonhidrat konsantreleri.

2 saatte sindirilebilenler: Süt, kakao, yoğurt, et püresi, beyaz ekmek, muz, müsli/corn flakes tarzı kahvaltılık tahıllar, hafif sebze, prinç/pilav, alabalık protein konsantreleri.

3 saatte sindirilebilenler: Siyah ve karışık ekmekler, kek, patates, yumurta, büyükbaş hayvan ve koyun eti, tavuk, sebze, elma.

4 saatte sindirilebilenler: Sosis, salam, hindi, dana kızartması, biftek, fındık-fıstık.

5 saatte sindirilebilenler: Kabuklu yemişler, kızartmalar, patates kızartması.

6 saatte sindirilebilenler: Pastırma, mantar, ton balığı.

7 saatte sindirilebilenler: Kaz eti, sardalya, tuzlama balık.
Read more »

Sağlıklı Beslenme nedir

Her konu hepimizi ilgilendirmez ama yemek kesinlikle herkesi ilgilendiren bir konudur. Hayatın başlıca zevklerinden biridir ve aynı zamanda hayat veren bir temeldir. Vücudumuzdaki gıdalar sürekli yenilenmese, ölürdük. Yiyecek o kadar önemlidir ki, çok eski zamanlardan beri her toplumda ritüellerin temelini oluşturmuştur.

Birbirimizi değerlendirdiğimiz temellerin çoğu görünüşümüze dayanır ve bu dolaylı da olsa yiyecekle bağlantılıdır. Bir toplumun başarısı geleneksel olarak yiyeceklerinin bolluğu ve kalitesiyle (ya da kalite eksikliğiyle) ölçülmüştür.

Amerikan toplumu geliştikçe, zengin ve çeşitli yiyeceklere sahip olmak gibi ulusal bir amaç edindi. Dünyadaki herkesi besleyebilmeyi ulusal bir gurur haline getirdi.

Daha 50 yıl önce, beslenme araştırmasının odak noktası, temel gıdaların eksikliğinden kaynaklanan kötü beslenme ve hastalıklarla mücadele etmekti. Bugün, herşey tersine döndü ve aşırı tüketim Amerika nın temel beslenme sorunu olarak gıda eksikliğinin yerini aldı.

Buna yanıt olarak, Başkan Ronald Reagan döneminde Genel Sağlık Servisi Başhekimi Dr. C. Everett Koop, ülke sağlığı üzerine bir rapor hazırladı. Rapor, AiDS in yayılmasını sınırlama ve sigarayı bertaraf etmekle birlikte, Amerikalı lann sağlık gündeminde beslenmeyi üst sıralara yerleştirmektedir.

Rapor yıllarca süren araştırmalara dayanan sağlam kanıtlar sunmaktadır. Aşırı bir şekilde sigara ya da içki içmeyen üç kişiden ikisi için, uzun dönemli sağlık durumumuzu en fazla etkileyen seçimlerin diyetle ilgili olduğu ileri sürülmektedir. Rapor, Amerikalıların daha iyi bir sağlık için diyetlerini nasıl değiştirmeleri gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunmaktadır.

Bu tavsiyeler, vücudumuzun gıdaları nasıl kullandığına ilişkin temel bilgilerle birlikte bu bölümde ele alınmaktadır, izleyen sayfalarda aynca ağırlık kontrolü ve hastalık durumunda nasıl yemek gerektiği tartışması da yer almaktadır.

Bu sayfalarda ele alınanların dışında, bir beslenme sorunuyla ilişkili özel tavsiyelere ihtiyacınız varsa, bir besle/ime uzmanıyla görüşün. Bu unvanı almak için, kişinin güvenilir bir yüksek okul ya da üniversitedeki 4 yıllık bir gıda bilimi ve beslenme programından lisans diploması alması gerekir.

Beslenme durumunuzu incelemek ya da düzeltmek için başka insanlar da yardımcı olabilir. Bazı doktorlar beslenmeye özel bir önem vermektedirler. Ev ekonomicileri genellikle yemek planlaması, gıda koruma ve yemek hazırlama konusunda iyi bir bilgi kaynağı oluştururlar, afina belirli bir kişinin beslenme ihtiyaçları konuşunda tavsiyede bulunma açısından bir diyetisyenden daha az ehliyetlidirler.

Beslenme uzmanı terimi özel olarak tanımlanmamıştır ve ne yazık ki bazen gerçek bir beslenme eğitimi olmayan ve diyet ekleri ya da zayıflama programlan satmaya çalışan insanlar tarafından kullanılmaktadır. Bazıları pek az anlam ifade eden bir diploma ya da sertifika bile gösterebilmektedir.
Read more »

Penis Küçüklüğü

Penis Küçüklüğü

Aileler için çocuklarının cinsiyeti kadar, cinsiyetlerine uygun fonksiyonlara sahip olması da önemlidir. Hem cinsel fonksiyon hem de üreme için cinsel organların yeterli olması yanında cinsiyet hormonlarının da normal olması gereklidir. Bu hormonlar gebeliğin ilk haftalarından başlayarak cinsel farklılaşmayı ve cinsel organların yeterli olmasını sağlarlar. Erkek çocukların cinsel organlarına daha çok dikkat gösterilir, çünkü hep göz önündedirler. Penis büyüklüğü çoğu zaman ?muzır? bir merak konusu olsa da ?küçük penis? her zaman ailelerde endişe uyandırır. Penis küçüklüğü hem ileride yol açabileceği sorunlar hem de bazı önemli tıbbi sorunların göstergesi olabileceği için dikkatle değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bu yazıda soru ve cevaplarla penis küçüklüğü üzerinde durulacaktır

Çocuklarda penis gelişimi nasıl olmaktadır?
Penis dış genital yapıların farklılaşmasına paralel olarak gebeliğin 8-16 haftaları arasında gelişmektedir. Penis gelişmesinde testesteron ve dihidrotestesteron isimli iki erkeklik hormonunun rolü vardır. Bu iki hormon gebeliğin son üç ayından bebekliğin ilk altı ayına kadar penis büyümesini sağlarlar. Bu nedenle penisin normal büyüklüğe erişmesi için anne karnında bebeğin salgıladığı hormonların yeterli olması gereklidir. Genel olarak 6. ay ile ergenliğin başlangıcı arasında penis büyümesi yavaştır ve ergenlikle birlikte artan erkeklik hormonlarının etkisiyle erişkin boyutlarına erişir. Penis büyümesi için hormonlar kadar bu hormonlara cevap veren dokuların da normal olmasına ihtiyacı vardır. Erkeklik hormonları penis büyümesi yanında cinsel istek (libido) ve penisin dikleşmesi (ereksiyon) için de gereklidir.

Penis küçüklüğü nasıl anlaşılır?
Penis boyu gerdirilmek suretiyle ve kökü ile ucu arasındaki mesafe ölçülerek değerlendirilir. Bazen penis genital bölgedeki yağ dokusu içine ?gömülü?dür. Bu durumda penis uzunluğunun daha dikkatli değerlendirilmesi gereklidir. Yenidoğan bir bebekte penis boyu 1.9 cm?den küçükse önemli bir sorun var demektir ve mutlaka ileri inceleme yapılmasına ihtiyaç vardır. Değişik yaşlardaki ortalama ve en küçük penis boyları aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bir çocuğun penis boyu kendi yaşına uyan en küçük penis boyundan kısa ise penis küçüklüğü var demektir.

Anne ve babalar yenidoğan döneminden itibaren bebeklerin genital yapılarıyla ilgilenmelidirler. Aile bebeğinin penisinin küçük olduğunu düşünüyorsa mutlaka çocuk endokrinolojisi bulunan bir merkeze götürmelidir.

Penis küçüklüğünün nedenleri nelerdir ve bu çocuklara nasıl yaklaşılmalıdır ?
Penis küçüklüğü ya tek başına ya da dış genital yapılarda genel bir bozukluk ile birlikte meydana gelir. Her iki durumda cinsel gelişmeyi sağlayan hormonlarda veya penisi meydana getiren dokularda bir yetersizlik söz konusudur. Penis küçüklüğü ile birlikte testislerin yerinde olmaması anne karnında bebeğe ait hormonlarda bir yetersizlik olduğunu akla getirmelidir. Penis küçüklüğü ile birlikte bebeğin cinsel görünümünün belirsiz olması acil değerlendirmeyi gerektiren bir sorundur. Penis küçüklüğü bazı sendromların veya büyüme hormonu eksikliğinin bir sonucu da olabilir. Penis küçüklüğü vakalarının bir kısmında ise bir neden bulunamamaktadır.

Penis küçüklüğü olan çocuklarda en önemli konu penis boyunun erişkin yaşta cinsel ilişki için yeterli olup olmayacağıdır. Bu nedenle yenidoğan döneminden itibaren hem testislerinin fonksiyonunun hem de penis dokusunun hormonlara cevabının ne durumda olduğunu göstermek için bir dizi inceleme yapılmalıdır. Penisi çok küçük ve erkeklik hormonuna cevap vermeyen çocukların cinsel kimliklerinin yeniden değerlendirilmesi gereklidir. Düşük doz erkeklik hormonu ile penis büyümesi sağlanan ve başka sorunu olmayan çocukları ergenlik dönemi sonuna kadar izlemek ve nedene göre tedavi planlamak gereklidir. Hem tanı hem de tedavi ile ilgili girişimlerinin çocuk endokrinolojisi ünitelerinde yapılmasına özen gösterilmelidir.
Read more »

Kilo vermede ana kurallar

Enerji besinler vasıtası ile alınır ve bedensel faaliyetler ile de harcanır. Eğer aldığımız enerji miktarı harcadığımızdan fazla ise artık enerji vücutta yağ olarak depolanacaktır. Bu depolama işlemini durdurmanın yolu; ya alınan enerji miktarını harcanan miktara düşürmek (kalori kısıtlaması) ya da harcanan enerji miktarını alınan miktara yükseltmek (egzersiz) olacaktır.
Eğer alınan miktarı ihtiyaç duyulanın da altına düşürürsek vücutta depolanan yağları tekrar enerjiye çevirebiliriz. Burada asıl önemli olan;
Ne kadar azaltacağız?
Gerek bedensel gerekse ruhsal sağlığımızı bozmadan amacımıza nasıl ulaşacağız?

Bu soruların cevabı "yapacağınız diyetin size özel olması" olacaktır. Bunun için de yaş, cinsiyet, boy, kilo ve hareketlilik durumunuza uygun günlük kalori gereksiniminiz belirlenmelidir. Belirlenen kalori miktarı ile protein, karbonhidrat ve yağ dengesi de göz önünde bulundurularak diyet programı hazırlanması doğru olacaktır.

Kilo vermenin en etkili ve doğru yolu vücut yağ depolarının azaltılmasıdır. Bunun yolu da kişiye özel kalori kısıtlaması ve egzersiz programıdır.
Yarı aç kalarak, haftada 4-5 kilo verdiren genel diyetleri uygulayarak verilebilecek olan kilolar, vücut yağ depolarında herhangi bir azalma yapmayacaktır. Böyle bir uygulamada kaybedilen ağırlığın büyük bir kısmı kas kitlesi ve vücut suyu olacaktır. Bu sebeple böyle bir diyeti uygulamayı bıraktığınızda (ki bırakmak zorunda kalırsınız) verdiğiniz kiloların daha fazlasını aynı hızla alırsınız.

Diyet döneminde aşağıdakilerden uzak durmalısınız !

Kızartmalar
Kuruyemişler
Patates cipsi
Çikolata- şekerlemeler
Hazır meyve suları - meşrubatlar
Kremalar
Dondurma
Yağlı kekler
Hazır soslar
Çay kahve gibi içecekler şekersiz ve kremasız tüketilmelidir. Günde iki bardaktan daha fazla soda-limon içilmemelidir.
Read more »

Kalori Yakmanın Kolay Yolları

Özel diyet gıdaları almadan ya da spor salonuna gitmeden kilo verebilir misiniz? Evet!

Hayatınızda önemli değişiklikler yaparak, paradan tasarruf ederken emniyetli ve kalıcı bir biçimde kilo vereceksiniz.
1. Eliniz abur cubura değil, suya uzansın. İştahınızı yatıştırmanın eldeki en ucuz, en emniyetli yolu bu...
2. Dolapları boş tutun. Hem paradan hem de sizi caydıracak şeylerden tasarruf edersiniz. Etrafınızdaki yiyecek çeşitlerini azaltmanız sizi gereksiz yere atıştırmaktan alıkoyacak.
3. İlham verici bir şeyler yapın. Kilo verdiğinizde giymekten büyük keyif alacağınız bir elbiseyi buzdolanızın kapağına yapıştırarak kendinizi teşvik edebilirsiniz. Göbeğinize �piercing� yaptırmak da zayıflama azminizi artıracak bir fikir olabilir.
4. Baharatları dilediğiniz gibi kullanın. Araştırmalara göre, zencefil, kırmızıbiber, pul biber gibi baharatlar ve bunlarla yapılan soslar vücudunuzun yağ yakma kabiliyetini %25 oranında artırabilir.
5. Kilo vermek için uyuyun. Uykunuzu yeteri kadar almanız, daha fazla enerji elde etmek için yemek yemenizi engeller. Yapılan son bir araştırmaya göre, yeterince uyuyan bir kadının metabolizması %40 oranında artıyor.
6. Gece mutfak seferlerine bir son verin. Araştırmacılar karanlık odaların ve gecenin karanlığının bizi daha fazla yemeye sevk ettiğini belirtiyorlar. Yataya bir saat erken girmeyi deneyin. Evinizde daha neşeli, parlak ışıklara yer verin, hem daha mutlu olacak hem de daha az atıştıracaksınız.
7. Kahvaltıyı kesinlikle sektirmeyin. Gün için gereken enerji yakıtınızı almanızı ve öğle yemeğinde kendinizi daha az aç hissetmenizi sağlar.
8. Doğru bir biçimde atıştırın. Sert bir şeker 20 kalori civarındadır, tüketme süresi 20 dakikaya kadar çıkabilir. 400 kalori içeren bir dondurma külahı ise on dakikaya kalmadan midenizde olur.
9. İçinizden çılgınca yemek yemek geliyorsa, size kendinizi iyi hissettiren müzikler dinleyin. Araştırmacılar müziğin beyindeki, en sevilen yiyeceği yemenin etkilediği merkezi harekete geçirdiğini belirtiyorlar.
10. Yeşil çay için. İsviçre Üniversitesi�nde yürütülen bir araştırmanın sonuçlarına göre, yeşil çay içmek vücudun yaktığı kalori miktarını artırıyor. Günde üç fincan içmeye çalışın.
11. Yediğiniz şeye yoğunlaşın. TV izlerken, bir şeyler okurken, ders çalışırken ya da e-mail�lerinizi yanıtlarken yiyecekleri gözden uzak tutun.
12. Dışarı çıkın. Günde en az yirmi dakikayı dışarıda oturarak ya da yürüyerek geçirin. Güneş ışığı içinizdeki yeme istediğini kontrol etmenize yardımcı olur.
Read more »

24 Ekim 2013 Perşembe

Light salata tarifleri

ALL GREEN SALAT

(1kişilik)
Masculin
Akdeniz Yeşillikleri
Roka
30 gr taze fesleğen yaprakları
Zeytinyağı (1 tatlı kaşığı)
Citrus sos (limon, turunç, portakal suyu)

Zeytinyağının aromayı alması için, bir gün öncesinden taze fesleğen yaprakları zeytinyağının şişesine eklenir. Tüm yeşillikler iyice yıkandıktan sonra karıştırma kabına alınır. Tüm salata malzemelerinin yaprakları kesilmeden konulur Hazırlanan citrus sos salata yapraklarının olduğu kaba eklenip karıştırılır. Salata servis tabağına alındıktan sonra fesleğen aromalı zeytinyağı eklenerek servis yapılır.

HİNDİLİ SALATA
(1 Kişilik)

yarım göbek marul
1 adet yeşil dolmalık biber
1 küçük kuru soğan
60 gr hindi kuşbaşı
yarım limon
1 çorba kaşığı elma sirkesi

Marul doğranır, biber ve soğan halka doğranıp közlenir. Hindi yağsız tavada pişirilir.
Tüm malzeme karıştırılır.

YAZ SALATASI
(2 Kişilik)

1 adet küçük göbek marul
1 çorba kaşığı zeytinyağı
1 adet limon
2 çorba kaşığı sirke
1 çorba kaşığı yoğurt
1 adet kırmızı biber
1 adet domates
2 çorba kaşığı ufalanmış diyet beyaz peynir

Göbek marulu yıkayıp elinizle iri parçalara bölün. Üzerine domatesi ve kırmızı biberi doğrayın. Zeytinyağı, sirke, limon ve yoğurdu bir arada çırpıp üzerine gezdirin. Dilerseniz, Eti Form kepekli bisküvi veya Eti Form Çubuk ile servis yapın.

MAKARNA SALATASI

(2 kişilik)

100 gr kepekli makarna
90 gr salatalık
100 gr domates
10 gr maydanoz
180 gr marul
5 gr kapari turşusu
15 ml limon suyu

Makarnayı hafif dişe gelir şekilde haşlayın (aldante).
Marulu elinizle iri koparın, salata kabına koyun.
Maydanoz yapraklarını üzerine atın.
Salatalığı ince doğrayın.
Domatesi arzu ettiğiniz boyda doğrayın.
Kapari turşularını ve makarnayı ekleyin.
Limon suyu gezdirip servis edin.

MISIRLI ENGİNAR SALATASI

(iki kişilik)

3 adet temizlenmiş enginar
200 gr mısır
½ demet taze soğan
½ demet maydanoz
2 diş dövülmüş sarımsak
1 çay bardağı zeytinyağı
2 limonun suyu
Tuz

Temizlenip yıkanmış enginarları ince uzun halde dilimleyin. Derince bir kasede 2 limonun suyunu, zeytinyağını, tuz ve sarımsakları karıştırıp enginarları da ekleyin. Kabın ağzını kapatıp enginarları birkaç saat bu sosta bekletin. Ancak sosun enginarların üstünü tamamen örtmesi gerekiyor, aksi halde enginarlar kararabilir. Bunu önlemek için arada bir kaptakileri karıştırmak yeterli.
Enginarlar zeytinyağlı ve sarımsaklı sosta marine olurken, mısırı kaynar suda haşlayıp salata kasesine alın. Taze soğanları ve maydanozları çok ince kıyıp mısırlara ilave edin. Enginarlar sosun içinde bekleyip yumuşayınca onları da salataya katın ve zeytinyağlı-limonlu sostan üzerine bir kaşık gezdirin. Salatanız servise hazırdır.
Read more »

Kolesterolun Zararlı Etkileri

Kanda yüksek miktarda bulunan kolesterol, yıllar içinde damarların duvarında birikir. Bu birikim sonucu damarlarda daralma, tıkanma ortaya çıkar (ATEROSKLEROZ). Kolesterol hangi damarda birikmişse o damarla ilişkili sorunlar ve hastalıklar ortaya çıkar. Yani kolesterol yüksekliği sağlık durumunda ani değişikliklere neden olmaz (en azından ilk zamanlarda).

Kalbi besleyen damarlarda (koroner arter) kolesterol birikimi, bu damarlarda tıkanma ve daralma sonucu, göğüs ağrısı, kalp krizi ve kalp yetmezliği gibi durumlara neden olabilir.

Beyini besleyen boyun damarlarında kolesterol birikimi sonucu, felçler, konuşma bozuklukları, denge ve bilinç kaybı ortaya çıkabilir.

Böbrek damarlarında kolesterol birikimi, yüksek tansiyon ve böbrek yetmezliğine yol açabilir. Ana atardamarda (aort) kolesterol birikimi de tehlikelidir. Buradan kopan kolesterol parçaları (aterosklerotik plaklar), daha küçük damarları tıkayarak sorunlara yol açabilirler (Bağırsağı besleyen damarları tıkayarak bağırsak nekrozu, göz damarlarını tıkayarak körlüğe, bacak damarlarını tıkayarak kangrene neden olabilirler).

Kolesterol ve kalp hastalıkları

Kan kolesterol düzeyinin yüksek olması kalp hastalıkları açısından önemli bir risk faktörüdür ancak tek faktör değildir. Ancak düzeltilebilir bir durum olmasından dolayı önemlidir. Kalp hastalıkları ile ilgili başlıca risk faktörleri şunlardır:

Hipertansiyon

Lipid (yağ) metabolizması bozukluğu, Kolesterol yüksekliği

Sigara

Diyabetes mellitus (şeker hastalığı)

Şişmanlık

Fiziksel aktivite azlığı

Yüksek hematokrit

Artmış trombojenik faktörler

İleri yaş

Erkek olmak

Ailede kalp hastası olması

Tip A kişilik (mükemmeliyetçi, saplantılı, hırslı, gergin)

Östrojen eksikliği

Fibrinojen yüksekliği

Ürik asit yüksekliği

Beyin, kalp, böbrek veya damar hastalığı
Read more »

Yüksek Kolesterolun Tedavisi

Tedavide LDL-kolesterol düzeyi esas alınır.

Hastada kalp ve damar hastalığı yoksa, LDL-kolesterol düzeyinin 130 mg/dl�nin altına düşürülmesi hedeflenmelidir.

Kişide kalp ve damar hastalığı varsa (kalp krizi, koroner arter daralmasına bağlı göğüs ağrısı, koroner damar ameliyatı hikayesi, balon anjiografi, beyine, böbreğe, bacaklara giden damarlarda kolesterol birikimi gibi), LDL-kolesterol düzeyi, 100 mg/dl�nin altına düşürülmelidir.

İlaç tedavisinden önce denenmesi gereken yöntemler:

Öncelikle beslenme alışkanlığınızı değiştirin.
* Kızartmalardan kaçınınız.
* Kırmızı et yerine beyaz et tüketin. Tavuğun derisini çıkartın ve etin üzerindeki yağları ayırın.
* Kaymak ve yağlı süt yerine yağsız ya da yarı yağlı süt tercih edin.
* Sıvı bitkisel yağlar (zeytinyağı, çiçek yağı, mısır yağı, soya yağı gibi) doymamış yağ oranı yüksek yağlardır. Bunları tercih edin. Katı yağlardan uzak durun.
* Alışveriş yaparken hazır gıdaların etiketlerini okuyarak, yağ miktarlarına göre alın.
* Doymuş yağ oranı yüksek olan yiyecekler yerine nişastalı ve lifli besinler tercih edin.
* Sakatatlardan (karaciğer, böbrek ve beyin gibi) uzak durun.
* Daha az yumurta ve yumurta kullanılarak hazırlanmış yiyecek tüketin.
* Daha fazla meyve ve sebze tüketin.

Sigara bırakılmalıdır.

Eğer tansiyon yüksekliği de varsa buna yönelik beslenme değişiklikleri de yapılmalıdır (tuzun azaltılması gibi).

Şeker hastalığı varsa mutlaka kontrol altına alınmalıdır. Gerekirse insülin kullanılmalıdır.

Kilonuz fazla ise mutlaka kilo vermelisiniz.

Düzenli egzersiz HDL-kolesterolü yükseltir, LDL-kolesterolü düşürür. Haftada, 3 - 5 kez, 30-45 dakika yürüyüş, koşu, yüzme, bisiklete binme gibi sporlar yapılmalıdır.|
Read more »

12 Ekim 2013 Cumartesi

Kulak için tavuk tırnak için yumurta

Gözler için havuç, tırnaklar için yumurta, kulaklar için tavuk, kalp için balık ve cilt için portakal yenilmeli. Beslenme uzmanları, bunları boşuna söylemiyor elbet. Uzmanlar, her organın ihtiyacının farklı farklı olduğunu ifade ederek, beslenmenin bu organların ihtiyaçlarına göre yapılmasını istiyor. Güzel ve sağlıklı görünüm için uzmanlar şu önerilerde bulunuyor:
Gözler: Gözlerin A vitaminine ihtiyacı var. A vitamini vücudun sağlıklı olabilmek için ihtiyaç duyduğu en önemli vitaminlerden biri. Bunun için; havuç, ıspanak, rezene, patates, brokoli, fındık ve mercimek yenmeli.
Tırnaklar: Tırnaklar biyotine ihtiyaç duyar. Güzellik vitamini olarak da bilinen biyotin, saçları ve tırnak uçlarını güçlendirir. Yumurta, balık, süt, peynir ve patates biyotin içerir.
Kulaklar: İç kulakta meydana gelen kulak çınlamalarının ve duyma bozukluklarının, çinko eksikliğinden kaynaklanabileceği belirtiliyor. Bu nedenle tavuk, kuzu veya sığır eti yenmesi tavsiye ediliyor.
Diş ve dişetleri: Dişlerin Kalsiyuma ihtiyacı vardır. Diş ve dişetlerinin sağlıklı görünmesini istiyorsanız günde en az 800 mg Kalsiyum almalısınız. Süt, ıspanak, kuru incir, kayısı ve lahana ile kalsiyum ihtiyacı karşılanabilir.
Saçlar: Saçlarının sağlıklı uzaması ve yıpranmaması için ihtiyacın olan en önemli şey amino asittir. Bunun için; hem protein hem de amino asit içeren besinleri tercih edilmelidir. Peynir, yumurta, tavuk, hindi ve fındık gibi besinler alınmalıdır.
Kalp: Kalp sağlığı için Omega-3 Yağ asitleri faydalıdır. Kalbin sinsi düşmanı kolesteroldür. Kolesterol hücre zarının ve bazı hormonların yapımında kullanılır. Ancak kanda fazla bulunması zararlıdır. Kolesterol bir yanda karaciğer tarafından üretilirken, besinlerden de alınır. Et süt ve yumurta gibi hayvansal ürünlerde bol miktarda bulunurken, sebze ve tahıllarda bulunmaz. Omega-3 yağ asitleri içeren balık, kalp için çok faydalıdır.
Cilt: Cildin ihtiyacı C Vitaminidir. Eğer cildin pürüzsüz ve sağlıklı görünmesi isteniyorsa her gün en az 60 mg C vitamini alınmalıdır. C vitaminin vücudun savunma sistemini artırıcı etkisi vardır. Bu vitamin vücuttaki yara izlerinin ve çürüklerin kapanmasına yardımcı olur, cilde pürüzsüz bir görüntü kazanır. C vitamini; taze meyve, meyve suları ve sebzelerde bol miktarda bulunur.
Read more »